Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4716 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5484 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Gaziantep 4. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/11/2012NUMARASI : 2012/296-2012/881Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı sebebi ile reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ve davalı A.Anonim Türk Sigorta Şirketi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi yolcu M. C.'ın içinde bulunduğu davalı H.. A... tarafından trafik poliçesi ile sigortalanan aracın kusurlu olarak 07.06.2007 tarihinde başka bir araca çarpması neticesi meydana gelen kazada vefat ettiğini, müvekkillerinin destek alacağından yoksun kaldıklarını ileri sürerek şimdilik 20.000 TL destek alacağının temerrüt tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı H.Sigorta vekili, aracın trafik sigortacısı olmadığını savunmuştur. Davacılar vekili, 11.05.2012 tarihli dilekçesi ile kazaya sebebiyet veren aracın A.u Anonim Türk Sigorta Şirketi nezdinde sigortalı olduğunu, davanın bu şirkete yönlendirilerek şimdilik bakiye 20.000 TL tazminatın A. Anonim Türk Sigorta Şirketi'nden tahsilini talep etmiş, 07.11.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini şimdilik 29.530,13 TL’ye yükseltmiştir. Davalı A. Anonim Türk Sigorta Şirketi vekili, aracın trafik sigortacısı olduğunu, davacılara 13.09.2007 tarihinde 20.826 TL tazminat ödemesi yapıldığını, davanın 2 yıllık süre içerisinde açılmadığını bildirmiş, davanın zamanaşımı sebebiyle reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı A. Anonim Türk Sigorta Şirketi'ne trafik poliçesi ile sigortalanan araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu, davanın 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 02.04.2012 tarihinde açıldığı gerekçesiyle davalı H.. A... hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu sebebi ile reddine, davalı A. Anonim Türk Sigorta Şirketi hakkındaki davanın zamanaşımı sebebi ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.1)Dava, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Çekişmelerin bir an önce sonuçlandırılmayıp uzun süre askıda bırakılmasının toplumun barış ve huzurunu bozacağı düşünülerek yargı yoluyla hak aramaya konulan zaman sınırı olarak öngörülen zamanaşımı kurumu bir maddi hukuk kurumu değildir. Bir borcu doğuran, değiştiren, ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK'nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794). Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK'nun 109/I. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar" hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir" hükmüne yer verilmiştir.Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır. Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK'nun 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK'nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK'nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).Ayrıca ceza zamanaşımının uygulanması yönünden hukuk hakiminin tazminat davasını görürken, ceza hukuku kurallarıyla ve özellikle ceza mahkemesinin fail hakkında vermiş olduğu beraat veya mahkumiyet kararıyla bağlı olup olmadığı BK 53. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddede hukuk hakiminin ceza hukuku kurallarıyla bağlı olmadığı hükme bağlandığı gibi ceza mahkemesi kararlarıyla da bağlı olmadığı düzenlenmiştir. Bununla birlikte suçun işlendiğine veya işlenmediğine ilişkin ceza mahkemesinin kesin kararı varsa, hukuk hakimi bu kararla bağlıdır. Görüldüğü gibi ceza mahkemesince haksız eylemin suç niteliği saptanmamış ise hukuk hakimine bunu kendiliğinden ve özgürce araştırma ve sonucuna göre karar verme yetkisi tanınmıştır. Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 07.06.2007 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince 02.04.2012 tarihinde dava açılmıştır. Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı desteği yolcu Mustafa Can'ın vefat ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere KTK'nın 109/II. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması aranmamakta olup cezayı gerektiren fiilin varlığı yeterlidir. Bir kişinin ölümü ile sonuçlanan söz konusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir. Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. KTK'nın 109. maddisinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşullarının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır. Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK öngörülen ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle davalı Anadolu Sigorta A.Ş. hakkındaki dava yönünden işin esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.2)Bozma neden ve şekline göre davalı A. Anonim Türk Sigorta Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalı Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketine geri verilmesine 31.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.