Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davasının yapılan yargılaması sonunda: Davanın kabulüne ilişkin (Gediz Asliye Hukuk Mahkemesi)nden verilen 26.3.2002 gün ve 273/106 sayılı hükmün duruşma yapılması isteğiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı Ali ve arkadaşları tapu kaydına mahkeme kararına ve kadastro öncesi sebebe dayanarak genel kadastro sonucu davalılar Mehmet ve arkadaşları adına oluşan pay tapu kaydının iptal ve tescili isteği ile dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine dair verilen hükmün Yargıtayca bozulmasından sonra yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan Mehmet, Ramazan, Ayşe, Elif, Cennet ve İbrahim tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece taşınmazın daha önce Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davacısı Mustafa davalıları Mehmet ve Hüseyin olan 21.5.1953 tarih 1951/604 esas 1953/181 karar sayılı ilam ve krokileri kapsamında kaldığı, söz konusu kararla davanın kabulüne karar verildiği ve bunun sonucu olarak ortada kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle taşınmazın tümünün davacılar adına tesciline karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Taşınmazın söz konusu ilam ve krokisi ile Temmuz 1289 yoklama tarih 10 nolu tapu kaydı ve intikali olan kayıtların kapsamında kaldığı keşif ve uygulamayla saptandığı gibi bu yön mahkemenin de kabulündedir. İddia ve savunmaya göre uyuşmazlık, ortada kesin bir hükmün var olup olmadığı, ayrıca davalıların miras bırakanları Hacı Bekir oğlu Ali Hacı İbrahim adına kayıtlı Mayıs 328 tarih 74 sıra nolu pay tapu kaydının hukuki değerini yitirip yitirmediği yönlerinde toplanmaktadır. Asliye Hukuk Mahkemesine ait ilamın davacısı Mustafa, davacıların, davalılardan Hüseyin ise bir kısım davalıların miras bırakanı olmaktadır. Davacı Mustafa kök tapudan intikalen gelen 24 1. kanun 1940 tarih 27 nolu tapu kaydına göre 1/3 payın, davalıların miras bırakanları Hacı İbrahim oğlu Hacı Bekir ise Mayıs 328 tarih 74 nolu tapu kaydına göre 2/3 payın maliki bulunmaktadırlar. Asliye Hukuk Mahkemesinin kesinleşen kararları hüküm yerinde açıkça gösterilmemekle beraber paya vaki müdahalenin önlenmesine ilişkindir. Bu tür davanın hukuki değerini koruduğu sürece davalıların tapudan kaynaklanan haklarını ortadan kaldıracağı düşünülemez. Bilgisine başvurulan bilirkişi ve tanıklar taşınmazı değişik tarihlerde davacı ve miras bırakanları ile davalıların ve miras bırakanlarının zilyet ettiklerini haber vermişlerdir. Hal böyle olunca 2/3 payla ilgili tapunun hukuki değerini yitirdiğinden söz etme olanağı yoktur. Kaldı ki, kadastroca taşınmaz 28.10.1989 tarihinde İbrahim, Mehmet, Nurullah, Mustafa ve Arzu adlarına tesbit edilmesine karşın Mustafa mirasçılarım bu tesbite karşı bir itirazları da olmamıştır. Ayrıca Mustafa'nın diğer 2/3 payı satın aldığına, veya kendisine bağışlandığına yada tapu dışı taksimde taşınmazın kendisine isabet ettiğine dair bir iddiası da bulunmamaktadır. Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgular karşısında davanın Mustafa'nın 1/3 payı ile sınırlı olarak kabulüne karar vermek gerekirken delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere taşınmazın tamamının tescili yoluna gidilmiş olması doğru değildir. Davalılar Mehmet, Ramazan, Ayşe, Elif, Cennet ve İbrahim'in temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (BOZULMASINA) ve Yargıtay duruşması için takdir edilen 250.000.000 lira vekalet ücretinin davacılardan alınarak duruşmada vekil ile temsil edilen davalılara verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine, 28.1.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.