Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4334 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2841 - Esas Yıl 2008





Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, borçlu muris Mehmet'in terekesinin borca batık olması nedeniyle mirasçıları tarafından mirasının reddedildiğini, terekenin tasfiye işlemlerinin halen İzmir Onbirinci İflas Müdürlüğü'nün 2006/1 iflas dosyası ile sürdürüldüğünü, 06.10.2006 tarihli 3. alacaklılar toplantısında müvekkili bankaya tasarrufun iptali davası açması için yetki verildiğini, muris-müflis Mehmet'in alacaklısından mal kaçırmak amacıyla İzmir Konak Akdeniz Mahallesi 956 ada 29 parselde kayıtlı 60/600 arsa paylı bodrum katı dahil 9 katlı binanın 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7. katlarındaki 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 nolu işyerlerinin 1/4 hissesini 30.01.2002 tarihinde düşük bedelle kardeşleri olan davalılara sattığını belirterek devir işleminin iptalini ve cebri icra yetkisi verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili, davanın İİK'nın 278. maddesinde öngörülen 2 yıllık süre içinde açılmadığını, taşınmazlar için 51.785.00 YTL ödendiğini, İflas Müdürlüğü tarafından tasfiye işlemleri kapsamında murisin diğer taşınmazları için ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, bilirkişi tarafından tespit edilen değerlerin gerçek değeri yansıtmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre, tasarruf tarihi ile icra takibi veya iflas tarihi arasında iki yıllık yasal süre geçmiş olduğu düşüncesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece davanın İİK'nın 278. maddesindeki süre geçtikten sonra açıldığı düşüncesi ile reddine karar verilmiş ise de, toplanan deliller hükme yeterli değildir. Davacı taraf, ölen borçlu Mehmet'in icra takibinden mal kaçırmak amacıyla taşınmazlarını kardeşleri olan diğer davalılara sattığı iddiası ile dava açmıştır. Tasarruf tarihinden aciz vesikası veya borçlunun iflasının gerçekleştiği tarihe kadar 2 yıllık sürenin bir an için geçtiği düşünülse bile, İİK'nın 284. maddesinde düzenlenen 5 yıllık hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durulmalıdır. Keza, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket edip etmediği araştırılmalıdır. Ayrıca tasarrufun iptali davaları, borçlu ile birlikte tasarrufun karşı tarafı olan kişiler aleyhine birlikte açılıtnalıdır (ÜK'nın 282. maddesi). Somut olayda davacı banka borçlu hakkında dava açmamış, sadece tasarrufun karşı tarafı A.Emin ve Esin'i dava etmiştir. Bu durumda borçlunun veya borçlunun ölmüş olması halinde tereke terrisilciliğinin (yetkili tasfiye memurluğunun) davaya dahil edilmesi gerekir. Ekdik inceleme ile hüküm kurulması doğru değildir. Bahsedilen eksiklikler ikmal edilmeli, tarafların delilleri toplanmalı, varılan sonuca göre hüküm kurulmalıdır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itiraflarının kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 26.09.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.