Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4294 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14212 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/04/2012NUMARASI : 2010/55-2012/192Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle tapu iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, müvekkili şirkette muhasebe elamını olarak çalışan davalı B.. B..'un müvekkili şirketi şuanki tespite göre 397.461,49 TL zarara uğrattığını, 23.11.2009 tarihli tutanakla davalı Birol'un zararı kabul ve ikrar ederek taahütte bulunduğunu, borçlu hakkında ceza soruşturması ve tazminat davasının devam ettiğini,borçlunun aleyhine açılan tazminat davası sonucu hükmedilmesi muhtemel alacağın tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı villayı 21.12.2009 tarihinde tanıdığı davalı S.. K..'a sattığını belirterek davalılar arasındaki taşınmaz satışına ilişkin 21.12.2009 tarihli tasarrufun muvazaalı olması nedeniyle BK'nun 18.maddesi gereğince iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı borçlu B.. B.. ile vekili,davacı tarafından iş akdinin haksız feshedilmesi nedeniyle kendilerinin davacı şirketten alacakları olduğunu,davacı alacağının itilaflı olduğunu dava konusu taşınmazın ihtiyaç nedeniyle 90.000,00 TL bedelle satıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı S.K.ile vekili, dava konusu taşınmazın internetteki ilan üzerine iyiniyetle 90.000,00 TL bedelle alındığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre davacı alacağının miktarının belli olmadığı, alacak miktarı belli olmadığından tasarrufun iptalinin talep edilmesinin doğru olmadığı, alacak miktarı belli olduktan sonra davacının muvazaa iddiasına dayandığından sözkonusu tasarrufun taşınmaz daha sonra devredilse bile iptalinin mümkün olduğu anlaşılmakla alacak miktarı belli olmadığından tasarrufun iptaline dair açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava TBK'nun 19. maddesi uyarınca muvazaalı işlem yapıldığı iddiasına dayalı tapu kaydının iptali ile borçlu adına tescili istemine ilişkindir.Bir davada taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yapmak,uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir.Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzelsel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre davanın İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu yolundaki mahkemenin kabulüne katılma olanağı yoktur.Mahkemece, davacı tarafından davalı B.. B.. aleyhine açılan Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/22 Esasa sayılı alacak davasının sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, Şişli 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/1260 Esas sayılı dosyası da incelenerek, TBK'nun 19. madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. Kabule göre de; AAÜT'nin 7/2 maddesi gereğince davalılar yararına maktu vekalet ücreti yerine nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 25.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.