Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4263 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 18556 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R-Davacı vekili, müvekkiline Endüstriyel Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan dava dışı ...'nin kiracısı (sigortalı) olduğu, davalı şirket tarafından kiralanan işyerinin yangın sprinklerinden sızan su nedeniyle hasar gördüğünü, hasar bedeli 9.755,00 TL'nin sigortalı ...'ye ödendiğini, işyerini kiralayan davalı şirketin işyerinin bakım ve onarımından sorumlu olup kiracının kullanımına uygun bulundurmu yükümlülüğünün bulunduğunu, bu nedenle ödenen bedelin davalıdan rücuan tahsili için başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve davalının %40 icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, kira sözleşmesine göre su sızan yangın sprinklerinden dava dışı kiracının sorumlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı ile dava dışı sigortalı arasındaki kira sözleşmesine göre sigorta kapsamındaki zararlar nedeniyle kiralayana rücu edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddini karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, Endüstriyel Paket Sigorta Poliçesi sebebiyle sigortalıya ödenen tazminatın rücuen tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında "Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dâva, sigorta poliçesinden doğan bir dâva değildir. Bu nedenle, halefiyet dâvası bir ticarî dâva sayılamaz. Bu dâva, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dâva gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dâva açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu dâvası için de söz konusudur" şeklinde vurgulanmaktadır.Öte yandan, TTK'nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.6100 Sayılı HMK'nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4.maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava 2013/18556 konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, davacı sigorta şirketinin sigortalısı ile davalı arasında zarara uğrayan taşınmazın kiralanmasına ilişkin kira sözleşmesi mevcut olup uyuşmazlık temelde kira akdinden kaynaklanmaktadır. Bu halde, mahkemece, uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği dikkate alınarak, 6100 sayılı HMK 114/c maddesi delaletiyle aynı Yasanın 115/2.maddesi gereğince mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 16/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.