Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4009 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 19296 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:- K A R A R -Davacılar vekili, 10/12/2011 tarihinde davalı ...'ın sevk ve idaresindeki ... plakalı araç ile müteveffa ...'a çarpması neticesinde ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, müteveffa ...'ın tarım işinde çalıştığını, davalı ...'ın tedbirsizlik ve dikkatsizliği sonucu çarpması nedeniyle yaşamını yitirdiğini, davalı ...'ın kazayı müteakip kaza yerinden kaçtığını, bu nedenle davalının 2918 sayılı yasanın 81. maddesini açıkça ihlal ettiğini, bu yönden de asli kusurlu olduğunu, kazaya karışan araçlardan ... plakalı aracın ... adına kayıtlı olduğunu, işleten konumunda olduğundan aynı yasanın 85. md sine göre aracın kullanılması sonucu meydana gelen haksız eylemden tehlike sorumluluğu kapsamında sorumlu olduğunu, BK.nun 45. maddesinin son fıkrasında "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirdeonların bu zararlarının tazmini gerekeceği" belirtildiğini, müvekkillerinden ...'ın kaza sonucu hayat arkadaşını kaybetmenin üzüntüsü ile akciğer kanserine yakalandığını, eşinin maddi-manevi her türlü desteğinden yoksun kaldığını, diğer müvekkillerinin ise annelerini kaybetmelerinin üzüntüsünü yaşadıklarını, anne sevgisinden yoksun kaldıklarını, bu nedenlerle ...'ın vefatı nedeniyle şimdilik davacı eşi ... için 10.000,00 TL, çocuklarının her biri için 5.000,00 TL olmak üzere toplamda 40.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının bütün davalılardan 10/12/2000 tarihinden itibaren işlemiş reeskont faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tazminini, dava konusu olaydan dolayı müteveffanın eşi ... için 10.000,00 TL, çocuklarının her biri için 5.000,00 TL olmak üzere toplamda 40.000,00 TL manevi tazminatın 10/12/2010 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar vekili, dava konusu ihtilafta davalı şirketin bir kusurunun olmadığını ve müteveffanın ağır kusuru olması nedeniyle davalı şirkete karşı dava açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle müteveffanın mirasçılarının kazaya karışan aracın ZMMS'nı yapan sigorta şirketine başvurma haklarının olduğunu, bu nedenle ...'ne davanın ihbar edilmesine ve açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davacı ...'ın davalılar aleyhine açtığı destekten yoksun kalma tazminatının kısmen kabulüne, 5647,70 TL'nin olay tarihi olan 10/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in davalılar aleyhine açtıkları destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine, davacıların davalılar aleyhine açtıkları manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, her bir davacı için 2000'er TL'den toplam 14000 TL'nin olay tarihi olan 10/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-)Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.2-)Dava, ölümlü trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İhbar edilen sigorta şirketi aracın trafik sigortacısı olup davacıya ödeme yapmak suretiyle ibra edildiklerini savunmuştur. KTK'nun 111. maddesi uyarınca tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Bu düzenlemeye göre açılan dava süresinde olup (ibra 12.10.2011 tarihli olup, dava ise 07.12.2012 tarihinde açılmıştır), mahkemece yapılacak iş, ilk önce ödeme tarihi itibariyle yapılan ödemenin yetersiz olup olmadığının belirlenmesidir. Bunun için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödeme miktarının karşılaştırılarak, ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekir. Şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince davalı tarafından yapılan ödemeye hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak, hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir.Bu şekilde yaptırılacak bir bir bilirkişi incelemesi sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde denetime elverişli bulunmayan ve yukarıda anlatılan aşamalar izlenilmeksizin yapılan yetersiz bilirkişi raporunun hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi isabetli değildir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 09.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.