MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı/karşı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacılar vekili, davalının işleten/sürücüsü olduğu araç ile müvekkili ... idaresindeki aracın karıştığı kaza sonucu müvekkileri murisi ...'in vefat ettiğini belirterek asıl davada fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun kalma nedeni ile anne ... için 1.000,00.-TL, kardeşlerin her biri için ayrı ayrı 250,00.-TL olmak üzere toplam 2.000,00.-TL maddi tazminat, ayrıca anne ... için 1.000,00.-TL, kardeşlerin her biri için 500,00.-TL olmak üzere toplam 3.000,00.-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiş, birleştirilen ... Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nin 2000/934 esas sayılı dosyasında araç hasarı nedeniyle 8.530,00.-TL maddi tazminatın faiziye tahsilini talep etmiş, karşı davada ise meydana gelen kaza sonucu müvekkilinin aracını hasara uğradığını belirterek 556,40.-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı ...'dan tahsilini talep etmiş, talebini ıslah dilekçesiyle arttırmıştır.Davalı ... vekili, meydana gelen kazada müvekkilinin kusurunun bulunmadığını ve talep edilen tazminatın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı/karşı davacı ...'nin % 50, davacı/karşı davalı ...'ın % 50 kusurlu olduğu kabul edilerek, asıl davada davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacılar ..., ..., ... ve ... yönünde destekten yoksun kalma zararlarının bulunmadığı gerekçesi ile taleplerinin reddine, davacı ... için 3.482,24.-TL maddi tazminatın ve ... için 1.000,00.-TL, ..., ..., ... ve ... için ayrı ayrı 500,00.-TL olmak üzere toplam 3.000,00.-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, birleşen davada araç hasarı nedeni ile 3.201,25.-TL maddi tazminatın davalı ...'den olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, karşı davada 278,20.-TL maddi tazminatın karşı davalı ...'dan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı/karşı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-07.10.2004 tarih, 25606 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5236 sayılı Kanun ile HUMK’ye eklenen ek madde 4 ile aynı yasanın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı 01.01.2012 tarihinden itibaren 1.690,00.-TL’ye çıkarılmıştır.Davalı/karşı davacı ... vekilinin temyize konu manevi tazminata yönelik temyiz istemine ilişkin olarak davacıların ihtiyari dava arkadaşı oldukları da dikkate alındığında her bir davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarı, anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalı/karşı davacı ... vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı/karşı davacı ... vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. 3-Dava Borçlar Kanunu'nun 45. maddesi (6098 sayılı TBK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma nedeniyle maddi tazminat ve 47. maddesi (TBK m. 56) gereğince manevi tazminat istemine ilişkindir.1086 sayılı HUMK'nın 83. maddesi (6100 sayılı HMK m. 176) uyarınca, ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Ancak, açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslah konusu olamaz.Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK m. 49) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde (TBK m. 72) de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK'nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık (TBK m. 72 gereğince 2 yıl) sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794). Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK'nın 109/I. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar" hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir" hükmüne yer verilmiştir.2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK'nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK'nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).Açıklanan ilkeler ışığında somut olay ele alındığında, davacıların murisi ...'in vefatına neden olan haksız fiil 18.10.2000 tarihinde meydana gelmiş, davacı yan davasını 10.11.2000 tarihinde açmış, ıslah dilekçesi ile talebini ise 22.02.2012 tarihinde arttırmıştır. Davacı yan davasını kısmi dava biçiminde açmış olup bilindiği gibi kısmı talep halinde saklı tutulan kısım, yani dava konusu edilmeyen kısım yönünden zamanaşımı süresi işlemeye devam etmektedir. Dava konusu somut olay yönünden tek kişinin ölümü ile sonuçlanan kaza tarihi dikkate alındığında 765 sayılı TCK'nın 102/I-4. maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresi sözkonusudur. Görüldüğü gibi kaza tarihi ile dava tarihi gözönüne alındığında zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmış ise de KTK'nın 109/I. maddesinde öngörülen “her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmü gözden kaçırılmaması gerekir ve bu duruma göre davacı yanın ıslah dilekçesi ile talebini arttırmış olduğu tarihte 10 yıllık sürenin geçmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan mahkemece ıslah tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu dikkate alınarak ıslah ile talep edilen kısım yönünden talebin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. 4-Ayrıca, davacılar ..., ..., ... ve ... yönünden destekten yoksun kalma nedeni ile maddi tazminat istemleri reddedilmiş olmasına karşın davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı/karşı davacı ... vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz isteminin temyiz sınırının altında kalması nedeni ile reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı/karşı davacı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (3 ve 4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı/karşı davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı/karşı davacı ...'e geri verilmesine 03.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.