Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3572 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 4367 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacılar vekili, davalı Ahmet 'ün 30.3.1994 tarihinde karıştığı trafik kazası nedeniyle davacı Mahmut'un eşi, diğer davacıların anneleri olan Ülkü 'in ölümüne neden olmak suçu nedeniyle Seyitgazi Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/51 esas 2003/238 karar sayılı ilamıyla müvekkillerine 79.000,00-YTL'sı borcu olduğunu, yapılan takibin karşılıksız kaldığını, 2001 yılında davalı Ahmet'in diğer davalı Bilal 'dan 6.000,00-YTL bedelle satın aldığı Kırka köyü Köyiçi mevkii 3994 parseldeki taşınmazı üzerine tescil ettirmediğini, taşınmaz üzerindeki eski evi yıkıp yeni ev yaptırdığını ve halen orada oturduğunu, 16.1.2004 tarihli tutanakla bu durumun sabit olduğunu belirterek İİK'nun 281/1 maddesi gereğince taşınmazın takip dosyasındaki alacağı esas olmak üzere haczi ve satışına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Ahmet , davaya ikametgah yeri mahkemesi olarak Seyitgazi Asliye Hukuk Mahkemesi'nde bakılması gerektiğini, tarafların ve konusu aynı olan Seyitgazi Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/15 esas - 83 karar sayılı ilamının kesinleşmediğini ve bu nedenle aynı nitelikte dava açılamayacağını, dava konusu taşınmazın davalı Bilal'e ait olup kendisinin taşınmazda aylık 130,00-YTL kira ile oturduğunu, 16.1.2004 tarihli adi senedi bu dava sırasında gördüğünü ve imzasını içermediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı Bilal Yıldız vekili, davalıların ikametgahı ve taşınmazın bulunduğu yer itibariyle dosyanın yetkili Seyitgazi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesi gerektiğini, tarafları ve konusu aynı olan Seyitgazi Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/15 esas - 83 karar sayılı dosyasında davacı feragat ettiğinden bu davanın dinlenemeyeceğini, taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, taşınmazın resmi şekilde satılmadığını, 16.1.2004 tarihli adi senedin müvekkiline hile ile imzalatıldığını ve bu nedenle geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Yasanın 280/1. maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemlerin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafça bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emareler bulunduğu hallerde iptal edilebileceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, borçlunun imzasını içermeyen 16.1.2004 tarihli adi belgeye dayanılarak dava konusu taşınmazın ve üzerindeki müştemilatın 2001 yılında 6.000,00-YTL bedelle borçlu Ahmet'e satıldığı, taşınmaz üzerindeki eski evin yıkılarak yerine borçlu tarafından yeni ev yaptırıldığı ve halen evin borçlunun kullanımında olduğu ancak tapu devir işlemlerinin yapılmadığı belirtilerek tasarrufun iptali istenmiştir. Tapuya kayıtlı taşınmazların devri tapu dairesi huzurunda düzenlenecek resmi satış sözleşmesi ile geçerlidir. Dolayısıyla 16.1.2004 tarihli belgenin mülkiyeti geçirici belge olarak kabulü mümkün değildir. Ancak taşınmaz üzerindeki ev borçlu tarafından yapılmış ve arsa sahibinden ev için bir bedel alınmamışsa, borçlu tarafından 3.şahıs lehine yapılan bu bedelsiz (gizli bağış) tasarruf, iptale tabi olacaktır. Dosya içeriğinden ve bilirkişi raporundan 70 metrekare taş duvar 3.sınıf 1963 yılında yapılmış eski meskenin temellerinin korunmuş olabileceği 10.11.2006 keşif tarihi itibariyle dış ve ara duvarlarının çimento harçlı tuğladan yapıldığı ve tavan döşemesinin demirli betondan yapıldığı, tadilatın 2003 yılında yapıldığı ve 130,53 metrekare olan binanın 41.116.95-YTL olduğu, halen taşınmazın borçlu tarafından kullanıldığı belirlenmiştir. Davalılar, taşınmazın mülkiyeti konusunda iddia ve savunma yapmışlarsa da 2003 yılındaki tadilatın borçlu tarafından yapılmadığı yönünde bir iddia ve savunmada bulunmamışlardır. Ev halen borçlunun kullanımındadır. 130,00-YTL kira ödediğini belirtmesine rağmen bu konuda sözleşme sunulmamıştır. 16.1.2004 tarihli tutanak altındaki imza davalı Bilal'e ait olup ancak hile ile imzalatıldığı iddia edilmektedir. Özetlenen bu hukuksal çerçevede somut olaya bakıldığında borçlunun katkısıyla 3.kişiden alınan taşınmazın alacaklıdan mal kaçırmak kastıyla borçlu adına tescilinin yapılmadığı iddia edilmektedir. Kanıtlanması durumunda borçlunun kendi adına aldığı ve bedelini ödediği halde, isteği üzerine taşınmaz mal (ev) tapuda borçlu adına tescil edilmediğinden borçlunun davalı 3.kişi yararına bir tasarrufta bulunduğu kabul edilmelidir. Çünkü bu halde satın alınan malın bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış ancak karşılığı olan mal varlığına girmemiştir. Borçlunun bağış olarak 3.kişiye ödediği bedel kapsam ve niteliği itibariyle borçlunun tasarrufu olduğundan bu tasarruf koşulları varsa iptale tabi olmalı ve 283.madde hükmünce alacağın tahsiline imkan verilmelidir. Bu durumda 16.1.2004 tarihli tutanakta imzası bulunan Seydi ile tarafların bu konuda gösterecekleri tanıklar da dinlenerek dava konusu taşınmaz üzerindeki evin borçlu tarafından yaptırıldığı saptanması halinde 2003 yılı itibariyle evin değeri bilirkişi marifetiyle belirlenerek diğer iptal şartları oluştuğu takdirde alacak ve ferileriyle sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru görülmediği gibi, Kabule göre de; bilirkişi tarafından belirlenecek olan dava konusu evin 2003 yılındaki değeri üzerinden vekalet ücreti takdiri gerekirken değerlendirilme tarihi belli olmayan ve de tüm taşınmazın değeri esas alınarak vekalet ücreti takdiri yoluna gidilmiş olması da doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 12.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.