Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3382 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15702 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : Gelibolu Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 22/03/2012NUMARASI : 2010/34-2012/74 Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı N.. E.. vekili ile temlik alacaklısı Hakan Sargın vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı dışı borçlu Nurettin Konakçı'nın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı beş taşınmazdan üçünü 6.10.2009 tarihinde arkadaşı davalı Y.. T..'e, ikisini de dava dışı damadı S. Ö.'e sattığını davalı Y.. T..'in borçludan aldığı taşınmazlardan birini 8.10.2009 tarihinde davalı A.. K..'a, dava dışı S. Ö.'ünde borçludan aldığı taşınmazları 19.10.2009 tarihinde borçlunun yeğeni davalı R.. M..'a sattığını,R.. M..'ın bu taşınmazlardan birini 21.5.2010 tarihinde dava dışı E. G.'ye, onun da 1.6.2010 tarihinde Ç. Ş.'e sattığını, dava konusu taşınmazların halen borçlu tarafından kullanıldığını, satış işlemlerinin muvazaalı olması nedeniyle iptaline tapu kayıtlarının borçlu N. K. adına tesciline karar verilmesini istemiş, davacı asil 20.5.2011 tarihli duruşmada dava konusu 37 parselle ilgili davadan feragat ettiğini beyan etmiştir.Davalı Y.. T.., dava konusu taşınmazları alacağına mahsuben aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı R.. M.. vekili, borçlunun taraf olarak gösterilmesi gerektiğini, aciz belgesi sunulmadığını, takip konusu alacağın 29.7.2011 tarihinde dava dışı S.T.'a temlik edilmesi nedeniyle davacının sıfatı ve ehliyeti kalmadığını, dava konusu 37 parsel yönünden davadan feragat edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı A.. K.. davanın reddi ile taşınmazı üzerindeki tedbirin kaldırılmasını istemiştir.Mahkemece iddia,savunma, toplanan delillere göre; davanın İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu,davacı tarafından dava koşulu olan geçici veya kat'i aciz belgesinin ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı N.. E.. vekili ile temlik alacaklısı H. S. vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Davacı Nihat Ergin 13.2.2012 tarihli temlikname ile takip konusu alacağını H.. S..'a temlik ettiğinden ve bu durumu icra müdürlüğüne verdiği 20.2.20112 tarihli dilekçesi beyan ettiğinden eldeki davada taraf sıfatı kalması nedeniyle davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle reddi gerekmiştir.2-Temlik alacaklısı H.. S.. vekilinin temyiz itirazları yönünden;Dava TBK'nun 19. maddesi uyarınca muvazaalı işlem yapıldığı iddiasına dayalı tapu kaydının iptali ile borçlu adına tescili istemine ilişkindir.Bir davada taraflarca ileri sürülen maddi olguların hukuki değerlendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin doğrudan görevidir.Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzelsel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir.İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır.Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar.Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Somut olayda dava dışı Nurettin Konakçı davacı N.. E..'e 5.10.2009 tanzim tarihli senet gereği borçlu olup hakkındaki 2009/2104 sayılı takip dosyası kesinleşmiştir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre davanın İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu yolundaki mahkemenin kabulüne katılma olanağı yoktur.Mahkemece BK'nun 18.madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.Kabule göre de; mahkemece dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davası olarak kabul edilmiş ise de İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır.Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir. Borçlu ile lehine tasarrufta bulunduğu 3.kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan her ikisinin de davada taraf olarak gösterilmesi zorunludur. Somut olayda tasarrufta bulunan borçlu N. K.ı ile dava konusu . parsel nolu (.. parsel yönünden feragat edilmiş) olduğundan) taşınmazı sattığı 3.kişi S. Ö. davada taraf gösterilmediğinden borçlu Nurettin ile 3.kişi S. Ö.'e dava dilekçesi tebliğ edilerek davaya katılımları sağlanıp bildirecekleri delillerin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan kurulan hüküm isabetli görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temlik alacaklısı H.. S.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden temlik alacaklısı H.. S..'a geri verilmesine, aşağıda dökümü yazılı 4.05 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 11.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.