Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3379 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15160 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : Bafra Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/07/2011NUMARASI : 2011/35-2011/1121Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu E.. T..'in alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazlardan birinin 3/20 hissesini 1.9.2009 tarihinde davalı A.. G..'e, onun da 20.1.2010 tarihinde davalı M.. Ş..'e sattığını, davalı borçlunun Akyazı .. parsel ... nolu bağımsız bölümdeki 1/22 hisse üzerindeki 13-27 Aralık dönemine ait devre mülk hakkını da 7.10.2009 tarihinde davalı E.. K..'ya sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline talep etmiştir.Davalı borçlu ile A.. G.. savunma yapmamıştır.Davalı M.. Ş..,dava konusu taşınmazı iyiniyetli 4 kişi olarak 30.000,00 TL bedelle aldığını,borçlu ile aynı köyden olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı M.K., dava konusu devre mülk hakkını emlakçı aracılığıyla ve iyiniyetle 1.100,00 TL bedelle aldığını,24.12.2010 tarihinde 1.500,00 TL bedelle dava dışı A. E.'a sattığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece iddia,savunma, toplanan delillere göre; davalı borçlu ile davalılar A.. G.. ve M. K. arasındaki tasarruflar yönünden dava konusu satışların muvazaalı olduğu yönünden bilgi ve belge bulunmadığı, davalı 4.kişi M.. Ş..'in kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından dava konusu 328 parsel yönünden temyiz edilmiştir.Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.Somut olayda, dava konusu 328 parsel yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemiştir.Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının dava konusu alacağının Samsun 4.İcra müdürlüğünün 2008/6144 sayılı takip dosyası yönünden 8.7.2008 tarihli hesap kat'ine ilişkin kredi sözleşmesinden doğduğu, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, 26.920,20 TL üzerinden 12.11.2010 tarihli kati aciz belgelerinin düzenlendiği,iptali istenen 1.9.2009 ve 20.1.2010 tarihli tasarrufların ise takip konusu alacaktan sonra yapıldığı anlaşıldığından dava ön koşuları gerçekleşmiştir. O halde dava konusu 328 parselin 3/20 hissesinin satışına ilişkin olarak davalı borçlu ile davalı A.. G.. arasındaki 1.9.2009 tarihli tasarruf yönünden taşınmazın satış sözleşmesi istenerek tapudaki satış bedeli ile gerçek bedeli arasında misli fark bulunup bulunmadığı yönünden taşınmaz başında bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak İİK 278/3-2 madde kapsamında bedel farkı bulunup bulunmadığı, davalı M.. Ş.. savunmasından 1.9.2009 tarihli tasarrufun davalılar arasındaki alacak verecek meselesi nedeniyle yapıldığını ve iki davalının da ticaretle uğraştığını beyan ettiği, yine tanık A. D. beyanında borçlu ile davalı Mehmet'in aynı köyden davalı Aziz'in de yakın köyden olduğunu beyan ettiğinden anılan tasarrufun İİK 279/2 ve 280/1 madde kapsamında iptale tabi olup olmadığının belirlenmesi, iptale tabi olduğunun belirlenmesi halinde davalı Mehmet'in borçlu ile aynı köyden olması nedeniyle borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu 20.1.2010 tarihli tasarrufun da İİK 280/1 madde kapsamında iptale tabi olması nedeniyle davacının dava konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 11.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.