Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3377 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 22371 - Esas Yıl 2014





Davacı ... ile davalılar ... , ..., ... ve ... aralarındaki dava hakkında ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.10.2011 gün ve 2009/311 - 2011/356 sayılı hüküm dairemizin 31.03.2014 gün ve 2012/16194 – 2014/ 4669 sayılı kararı ile onanmasına verilmiş, süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı vekili, davalı borçlu Şirket ve ... aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak mal bulunamadığını ileri sürerek borçlu ...’un taşınmazını davalı ...’e onun da davalı ...’e satışına ilişkin tasarrufların iptalini talep etmiştir.Davalı ... vekili davanın reddini savunmuştur.Diğer davalı borçlu ... usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, davalı Şirket hakkındaki davanın takip edilmediği gerekçesi ile açılmamış sayılmasına, diğer davalılar hakkındaki davanın reddine verilmiş; hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 31.03.2014 gün ve 2012/116194 – 2014/4669 sayılı kararı ile dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, ödeme makbuzunun bedele eklenmesi suretiyle yapılan karşılaştırmada, yapılan satışta edimler arasında aşırı fark olmamasına, davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişinin bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterir bir yakınlığın da ispat edilememesine ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanmasına verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından düzeltme talebinde bulunulmuştur.Dava, 6183 sayılı AATÜHK'nun 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Anılan yasanın 25.maddesi gereğince borçlu ile hukuki işlemde bulunan kişi, borçludan aldığı malı bir başka kişiye devrederse alacaklı, devir yapılan kötüniyetli dördüncü kişilere karşı da iptal davası açabilir. Buradaki "kötüniyetli dördüncü kişiler" iptal davasına konu malı, borçlunun alacaklısından mal kaçırmak amacıyla temlik ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerdir. Kötüniyetin ispatı davacı alacaklıya aittir. Kanunun 31.maddesi hükmünce 27, 28, 29 ve 30.maddelerde sözü edilen tasarruf ve muameleden faydalanan üçüncü kişi şayet elde ettiğini elden çıkarmışsa elden çıkardığı tarihteki rayiç bedeliyle takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak sorumludur. Somut olayda dava konusu taşınmazın borçlu davalı ... ... tarafından 53.000.00 TL bedelle 3. kişi konumundaki davalı ...'a satıldığı, onun tarafından da 4. kişi ...'e satıldığı anlaşılmaktadır. Bilirkişiler tarafından verilen raporda, dava konusu taşınmazın tasarruf tarihindeki rayiç (gerçek) değerinin 152.500.00 TL olduğu belirlenmiştir. Böylece borçlu davalı ile 3. kişi davalı ... arasındaki tasarruf yönünden ivazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark olduğu anlaşılmıştır. Dairenin onama kararında bildirilen ödeme makbuzunun ise 3. kişiye ait olmayıp 4. kişi ... tarafından yapılan ödemeye ilişkin olduğu anlaşılmakla borçlu davalı ile 3. kişi arasındaki tasarrufun 6183 sayılı yasanın 28/2 maddesi uyarınca iptaline verilmesi gerekir. 4. kişi konumundaki davalı ... ise dava konusu taşınmazı borçlu davalıdan doğrudan satın almış değildir. Taşınmaz borçlu tarafından önce davalı ...'a satılmış, onun tarafından da diğer davalı ...'e satılmıştır. Davalı ... hakkında 6183 sayılı yasanın 28. maddesinin uygulama yeri bulunmadığından haklarındaki davanın kabul edilebilmesi için kötü niyetli olduklarının davacı alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir. Dosyada bulunan delillerden davalı ...'in kötüniyetli olduğunun kabulü mümkün değildir. Bu durumda davalı ... yönünden davanın reddine, borçlu ile hukuki muamelede bulunan davalı ... yönünden ise taşınmazı elden çıkardığı tarihteki keşfen belirlenen gerçek değerini geçmemek kaydıyla ve de alacak ve fer'ileriyle sınırlı olmak üzere nakden tazminata mahkum edilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine verilmesi doğru bulunmamıştır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin düzeltme talebinin kabulü ile dairenin 31.03.2014 gün ve 2012/16194–2014/4669 sayılı onama kararının kaldırılarak, hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 26/02/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.