Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3377 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13437 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 15/05/2012NUMARASI : 2011/378-2012/224 Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, dava dışı borçlu F. Ş.'in 17.10.2009 tarihinde ölmesi nedeniyle mirasçıları olarak davalılar Kadir ve Y.. Ş.. hakkında icra takibi yaptıklarını davalı borçlular Kadir ve Yaşar'ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla borçlu F. Ş'den kendilerine intikal eden taşınmaz hisselerini 16.12.2009 tarihinde anneleri davalı G.. Ç..'a sattıkların belirterek tasarrufun iptalini talep etmiştir. Davalılar ile vekilleri, taşınmazın bulunduğu yer itibarıyla Çatalzeytin Mahkemelerinin yetkili olduğunu,davacı ile borçlu muris F. Ş.'in 2007 yılından 17.10.2009 tarihine kadar birlikte yaşadığını, takip Konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığını, murisin 700,00 TL emekli maaşı dışında bir geliri olmadığı gibi davacının da 200.000,00 TL borç verecek ekonomik güce sahip olmadığını, 26.10.2008 vadeli 200.000,00 TL bedelli senedin murisin ölümünden ve dava konusu tasarruftan sonra takibe konulmasının davacının kötüniyetini gösterdiğini, dava konusu tasarrufun borçtan habersiz olarak yapıldığını, dava konusu taşınmazın borçlu muristen mirasen intikal ettiğini, davalı Kadir ve Yaşar dışındaki diğer üç mirasçı tarafından davalı Gülsüm'e iyiniyetle ve gerçek bedelle satıldığını, davalı Gülsüm'ün muristen kırkyıl önce boşandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre;davacı tarafından sunulan 12.3.2012 tarihli haciz tutanağından açıkça borçluların adreste bulunmadığı çevreden tanıyan ve bilen olmadığı adreslerin kapalı olduğu ve haciz yapılmadığı anlaşıldığından anılan tutanağın geçici aciz belgesi niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın ön şart yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.Somut olayda, mahkemece 12.3.2012 tarihli haciz tutanağının geçici aciz belgesi niteliğinde olmadığı kabul edilerek dava önşart yokluğundan reddedilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.12.3.2012 tarihli haciz tutanağı davalı borçlulara ödeme emrinin tebliğ edildiği adreste ve 18.11.2011 tarihli duruşmada bildirdikleri adreste düzenlenmiştir. Anılan tutanakta borçlulara ait haczi kabil mal bulunamadığı belirtilmiş ayrıca borçlular için tapu, trafik ve bankalara yazılan haciz yazılarından da borçlular adına kayıtlı mal olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda 12.3.2012 tarihli haciz tutanağının İİK 105.madde anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu kabul edilerek davanın esasına girilmesi (özellikle takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığı iddiası üzerinde durularak )taraf delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. Kabule göre de dava önkoşul yokluğundan reddedildiğinden kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına AAÜT'nin 7/2 madde gereğince maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdir edilmesi de doğru değildir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 11.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.