MAHKEMESİ :...........Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:- K A R A R -Davacı vekili, müvekkili şirkete ait ......... plaka sayılı araç ile seyir halinde iken aracının......... plaka sayılı çekicinin çektiği ....... plaka sayılı dorse ile 04/06/2011 tarihinde çarpıştığını, bu kaza neticesinde müvekkili şirkete ait aracın çok büyük oranda maddi zarara uğradığını, davalı şirketin müvekkili şirkete ait ........ plaka sayılı aracın kasko sigortacısı olduğunu, müvekkili şirket tarafından zararın karşılanmasına yönelik yapmış olduğu başvurunun kasko sigortacısı tarafından kazanın alkol nedeniyle gerçekleştiğinden bahisle reddedildiğini, kazanın oluşumunda tüm kusurun kazaya karışan diğer aracın sürücüsü olan ........'a ait olduğunu, arkadan çarpmanın başlı başına bir kusur sebebi olmayıp bir karine olduğunu belirterek, faize ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL'si belirsiz alacağın kaza tarihi olan 04/06/2011 tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslahla talebini yükseltmiştir. Davalı vekili, ....... plakalı aracın sürücüsü .......in kazada tam kusurlu olduğunu, davacı tarafa ait sigortalı aracı kullanan ..........l'in 04/06/2011 tarihli kazada 1,65 oranında alkollü olması sebebiyle hasar taleplerinin olumsuz değerlendirildiğini ve reddedildiğini, Kasko Sigortası Genel Şartları A.5.5 maddesi uyarınca alkollü araç kullanılması halinde hasarın teminat dışı olarak değerlendirildiğini, davacı tarafın talebinin gerçek zarar miktarından çok fazla olduğunu, sigorta şirketinin zararı tazmin ile kendisine ihbar tarihinden itibaren sorumlu olduğunu, ihbara bulunulmadan dava ikame edilmesi halinde ........ bakımından dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile; 10.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Islah edilen 32.000 TL alacak yönünden davanın zamanaşımına uğraması nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.1-6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde olanaklı olduğu bulunduğu anlaşılmaktadır.Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde dava konusu trafik kazası nedeniyle müvekkilinin aracında meydana gelen hasar nedeniyle davalı kasko sigorta şirketinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL belirsiz alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacıya ait, davalıya kasko sigortalı araçta trafik kazası sonucu meydana gelen gerçek zarar miktarı, aracın onarımının olanaklı olup olmadığı taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli değildir. Esasen araçta kaza sonucu oluşan hasar tutarının tespiti, yapılacak yargılama sırasında bilirkişi incelemesi sonunda belli olacaktır. Bilirkişi trafik kazasına karışan davacıya ait aracın hasar sonrası durumunu inceleyerek aracın onarımının mı yoksa pertinin mi olanaklı olup olmadığı belirleyip, yapacağı değerlendirme üzerine davalıdan talep edilebilecek alacak miktarını saptayacaktır. Bu durumda araç hasarına ilişkin dava konusu talep miktarının taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli olmadığı anlaşılması karşısında, mahkemece davanın kısmi eda davası olarak nitelendirilmesi yanlış olup, dava belirsiz alacak davasıdır. 2918 Sayılı KTK.’nun 109/1. maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar göreninin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Somut olayda, maddi hasarlı trafik kazası 04.06.2011 tarihinde meydana gelmiş, ıslah dilekçesi ise 01.10.2014 tarihinde verilmiştir. Islah dilekçesi davalıya 29.09.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili 01.10.2014 tarihinde verdiği dilekçesiyle ıslah edilen miktara karşı ve süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Belirsiz alacak davasında, zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil tüm dava için kesilir. Davacı, zararlarını 18.06.2014 günlü bilirkişi raporu ile tam ve kesin olarak öğrenmiş ve sonradan harcını da tamamlamışdır. HMK 107-448 maddeleri hükmüne göre dava, belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesi gerekir. Bu durumda mahkemece, harcı sonradan tamamlanmak sureti ile dava edilen kısmı da dosya kapsamına göre inceleyerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ıslah edilen 32.000 TL alacak yönünden davanın zamanaşımına uğraması nedeni ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentte açıklanan davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 16.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.