Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3337 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3961 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/04/2013NUMARASI : 2010/27-2013/250Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı tarafından kasko sigortalı olan müvekkiline ait aracın müvekkilinin oğlu C. B.l'ın sevk ve idaresinde iken 17/07/2009 tarihinde tek taraflı kaza yaptığını, davalı sigorta şirketinin müracaata rağmen ödeme yapmadığını ileri sürerek, şimdilik 8.000 TL tazminatın tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, kaza sonrasında sürücü değişikliğinin yapılmaya çalışıldığını, araç sürücüsünün tespit olunamadığını, sürücü olan kazadan 10-11 saat geçtikten sonra alkolsüz olduğuna dair rapor aldığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, araç sürücüsünün kazadan sonra sigortacının sorumluluğunun sona erdirecek hal ve şartlardan kurtulmak için kaza yerini terk ettiği, davalının savunma haklarını kullanmasını engellediği, delilleri yok ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyi niyet esasına dayalı sözleşme türlerindedir.Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması müsademesi devrilmesi düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan TTK.nun 1282. maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.1.5. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilâmları) Uyuşmazlık, rizikonun belirtilen şekilde meydana gelip gelmediği, dolayısıyla rizikonun teminat dışı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Somut olayda, davacı, kendisine ait ve davalı tarafından kasko sigortalı aracın oğlu C. B.’ın sevk ve idaresi sırasında tek taraflı trafik kazası sonucu hasarlandığını ileri sürmüştür. Dava dışı C. B.’da karakol ve mahkemedeki beyanlarında araç sürücüsü olduğunu, babasından çekindiğinden olay yerini terk ettiğini ve hastaneye gitmediğini ifade etmektedir. Kaza tespit tutanağında sürücünün olay yerini terk ettiği belirtilmiş, kendisini sürücü olarak tanıtan ancak tutanak düzenlenmeden sürücü olmadığını kabul eden H.. K..’ın da mahkemede verdiği beyanından, olay mahallinde sürücü olduğunu kendi iradesiyle söylediği, kendisine bu yönde telkinde bulunulmadığı anlaşılmıştır. Davalı sigorta şirketi, davacı aracının sürücüsünün olay yerini terk ettiğini, sürücü değişikliği yapılmak istendiğini, rizikonun ihbar edildiği şekilde gerçekleşmediğini, bu nedenle ispat külfetinin yer değiştirdiğini savunmuş, mahkemece sürücünün sigortacının sorumluluğunu sona erdirecek hal ve şartlardan kurtulmak için olay yerini terk ettiği, davalının savunma haklarını kullanmasını engellediği, delilleri yok ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dava dosyasında rizikonun teminat dışı kaldığına dair delil ve tespit yoktur. Kaza sonrası olay yerinin terk edilmesi de rizikonun teminat dışı kalması nedenlerinden değildir. Dosya arasındaki deliller ve kaza tespit tutanağına göre davacı aracının hasarlandığı sabit olup, rizikonun kasko sigortası geçerlilik süresi içinde meydana geldiği anlaşılmaktadır.Davalı sigortacı tarafından kazanın teminat dahilinde olmadığı ileri sürüldüğünden, olaydaki ispat külfeti mevcut durumun aksini iddia eden sigortacı üzerinde bulunmaktadır. Davalı sigortacı bu iddialarını somut delillerle kanıtlamalıdır. Dosya kapsamı itibariyle, sigortacı ileri sürdüğü hususları ispat edebilmiş değildir.O halde, dava konusu hasarın kasko sigortası teminat kapsamında kaldığı kabul edilerek, sigortalı araçta oluşan gerçek zarar yönünden tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 10.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.