Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalılardan borçlu Ö.... aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını bu nedenle borçlunun sahibi olduğu taşınmazlarını, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi sonucu açılan tescil davası ile davalı şirkete devri, davalı şirketin aynı taşınmazı R....’e onun da Vedat’a satışına ilişkin tasarrufların iptaline, taşınmazlar üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına bu mümkün olmadığı takdirde muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescile karar verilmesini talep etmiştir. Davalı şirket, R.... ve V....davanın reddini istemişlerdir. Diğer davalı borçlu usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve cevap vermemiştir. Mahkemece, taşınmaz vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edildiği tarihten itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece ilk tasarruf tarihinden itibaren İİK 284. maddesinde yazılı 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Ne varki davacı taraf dava dilekçesinde maddi vakıaları açıklamış, tasarrufların iptalini istemiş olmakla birlikte bu talebinin kabul görmemesi halinde satışların muvazaalı olarak yapılması nedeniyle taşınmazların devrine ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazların tapu sicilinin borçlu Ö.... A....... adına tesisini istemiştir. Açıklanan şekli itibariyle dava terditli (kademeli) isteği içermektedir. Terditli davalar hakkında HUMK'da açık hüküm yoktur. Ancak gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında terditli davaların caiz olduğu düşünülmektedir. Mahkemece davacı tarafın asıl talebinin reddine karar verildiğine göre 2. (terditli) talep hakkında da karar verilmesi gerekirdi. Muvazaa hukuki nedenine dayalı açılan davalarda zamanaşımı ve sükut-ü hak süreleri söz konusu değildir. Somut olayda davacı taraf terditli davasını muvazaa iddiasına dayandırdığına göre davacı tarafın dilekçesinde dayandığı tüm deliller toplanmalı, keza davalıların da karşı delilleri sorulmalı, tüm delillerin toplamasından sonra yapılacak değerlendirmeye göre terditli talep konusunda hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu yönden kabulü gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 12.6.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.