MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun ipali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:Davacı vekili, davalı ....nin müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını, ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile diğer davalıya muvazaalı olarak borçlandığını ve icra takibi yapıldığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.Davalı .... vekili davanın reddini savunmuş, diğer davalı cevap vermemiştir.Mahkemece, davacının alacağının tasarruf tarihinden önce doğduğunun kanıtlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, davacının temyiz isteği süresinde yapılmadığı gerekçesiyle mahkemece ek karar ile reddedilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, bu kararın 23.07.2012 tarihinde davacı vekiline tebliği üzerine 13.08.2012 tarihinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece tasarrufun iptali davalarında adli tatil içerisinde yasal temyiz süresinin işleyeceği, bu nedenle de 15 günlük temyiz süresinin geçtiği gerekçesiyle temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir. İİK.nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan davaların aynı Yasanın 281.maddesi uyarınca basit yargılama usulüne göre yargılamasının yapılacağı öngörülmüştür. 1086 sayılı HUMK.nın 176/I-11 maddesi uyarınca da basit yargılamaya tabi davalarda adli tatilde temyiz sürelerinin işleyeceği ön görülmüştür. Ancak 01.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Yasanın 103. maddesinde ise adli tatil içinde görülebilecek davalar sayılmış olup basit yargılama usulüne tabi davaların adli tatilde görülebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda adli tatil süresi içinde temyiz süresi işlemeyeceğinden davacı tarafın vermiş olduğu temyiz dilekçesinin süresinde olduğunun kabulü ile mahkemenin 17.08.2012 tarihli temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararının bozularak kaldırılmasına karar verilip davanın esastan incelenmesine geçildi:Dava, İİK.nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarında kural olarak, tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğum tarihinin iptali istenilen tasarruf tarihinden önce olması gerekir. Somut olayda davacının dayandığı icra takip dosyalarında borcun kaynağı olarak 30.04.2010 ve 30.07.2010 keşide tarihli 2 adet çek olup iptali istenilen tasarruf ise 15.04.2010 tarihlidir. Bu nedenle davacının alacağının tasarruf tarihinden sonra doğduğu görünmektedir. Ancak uygulamada daha önceki tarihli hukuki veya ticari bir ilişki nedeniyle sonraki tarihli senet veya çeklerin düzenlendiğide bir vakıadır. Bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda her ne kadar davacının tuttuğu ticari defterlerin kapanış tarihlerinin olmaması nedeniyle lehine delil olma özelliğinin bulunmadığı bildirilmiş ise de aynı bilirkişi raporunda davacı alacaklı ile borçlu davalı arasındaki ticari ilişkinin tasarruf tarihinden önce 05.10.2009 tarihinde başladığı bildirilmiş, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen faturalarda bu hususu teyit etmiştir. Bu durumda davacının alacağının tasarruf tarihinden önce doğduğunun kabulü ile davanın esasına girilerek tarafların delillerinin toplanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 19.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.