MAHKEMESİ :..........Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:- K A R A R -Davacı vekili, müvekkiline ait araca davalının sürücüsü olduğu aracın kusurlu olarak çarpması sonucu araçta oluşan 25.103,69 TL hasar bedelinin kaza tarihi olan 31.07.2010 tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, kazada kusurun müvekkilinde olmadığını, talebin fahiş olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile, 10.000,00 TL'nin olay tarihi olan 31/07/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.1086 Sayılı HUMK'nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK'nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK.nun 388/3. maddesi gereğince (HMK. 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.Mahkemece trafik polis memurundan aldırılan 02.11.2012 tarihli bilirkişi raporu ile 09.04.2013 tarihli ek bilirkişi raporuna göre davacıya ait araç sürücüsü %60 kusurlu, davalı araç sürücüsü %40 kusurlu bulunmuştur. Davacı ve davalı tarafın rapora itirazları üzerine makine mühendisinden aldırılan bilirkişi raporuna göre davacıya ait araç sürücüsü %25 kusurlu, davalı araç sürücüsü %75 kusurlu bulunmuştur. Mahkemece davacıya ait araç sürücüsü ile davalı araç sürücüsüne %50'şer kusur veren....... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2011/14 Esas, 2012/145 Karar sayılı dosyasında yer alan 13.04.2012 tarihli ATK raporuna göre hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Dosya içerisinde birbiriyle çelişen üç kusur raporu bulunduğu halde, mahkemece neden ATK raporuna itibar edildiği gerekçelendirilmemiştir. Bu husus yukarıda açıklanan ilkelere aykırılık oluşturduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 07.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.