MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacılar vekili, davalıların sürücüsü, maliki ve trafik sigortacısı olduğu aracın 23/08/2008 tarihinde müvekkillerinin oğlu/kardeşi yaya ...’e çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere davacı ... için 1.000 TL maddi, 15.000 TL manevi tazminatın davalılardan, annesi ..., babası ... ve kardeş ... için ayrı ayrı 5.000 TL manevi tazminatın davalı ...’tan kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, kazada davalı sürücü ...’ın % 37,5 oranında, yaya ...'in % 62,5 oranında kusurlu oldukları, davacı ...’in kaza nedeniyle % 10,3 oranında malul kaldığı gerekçesiyle davacı ... için 16.296 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminatın, anne ... ve baba ... için ayrı ayrı 1.500 TL, kardeş ... için 750 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkeme kararının gerekçesinde “Davacı ... için talep edilen manevi tazminatın davalı sigorta şirketinden de tahsili talep edilmiş ve mahkeme kararının gerekçesinde Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi teminatı kapsamında olmadığından bu talebin yerinde görülmediği” belirtilmiş ise de, hüküm fıkrasında maddi ve manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiş olmakla hükmün gerekçe kısmı ile hüküm kısmı arasında çelişki yaratılmıştır. HUMK’nun 382-388 ve 389 maddeleri ile 6100 Sayılı HMK'nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca gereğince kararın gerekçesi ile hüküm sonucunun birbirine uygun olması zorunludur. Bu durumda, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda da belirtildiği gibi mahkemece, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilebilmesi için usul ve yasaya aykırı olan karar bozulmuştur.Kabule göre, yaralanan davacı ... için takdir olunan manevi tazminat miktarının düşük olduğu görülmüş ve davacı ... için hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Davalı ... kazaya karışan aracın trafik sigortacısıdır. Dosya içerisindeki zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesinde davalı ... şirketinin manevi tazminat sorumluluğunun bulunmamasına ve davacıların da dava dilekçesinde davalı ... şirketinin poliçe limitiyle sorumlu olduğu belirtilerek tazminat talep etmesine göre, manevi tazminat talebinin sigorta şirketi dışındaki davalıdan talep edildiği kabul edilmesi gerekirken manevi tazminatın sigorta şirketinden de tahsiline yönelik hüküm kurulması yanlış görülmüş ise de, bu husus temyiz edenin sıfatına göre bozma konusu yapılmamış, ancak manevi tazminatın sigorta şirketinden de talep edildiğinin kabul edilmesi ve buna bağlı olarak manevi tazminatın reddedilen kısmı üzerinden davalı ... şirketi yararına vekalet ücreti takdir edilmesi doğru değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olan hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 16/02/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.