Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu Mevlit aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazlarını davalı İsmail’e onun da bir taşınmazı davalı Mustafa’ya satışına ilişkin tasarrufun iptalini öteki taşınmazın de elden çıkarılmış olması nedeniyle davanın bedele dönüştürülmesine talep ve dava etmiştir.Davalı vekilleri davanın reddini savunmuştur.Davalı borçlu duruşmadaki beyanında alacaklarına karşılık olarak taşınmazları davalı İsmail’e devrettiğini beyan etmiştir. Mahkemece, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunmadığı ve muvazaanın ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK. m. 281). Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Somut olayda her iki taşınmazın satışında edimler arasında fahiş fark bulunmadığı ve muvazaanın ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. 3.kişi durumundaki İsmail ile borçlu Mevlit arasında ticari ilişki bulunduğu ve borçlunun ödeme güçlüğü içine girdiği bir dönemde davalı İsmail tarafından her iki taşınmazın da alacağa mahsuben satın alındığı dosya kapsamı ile sabittir. Hal böyle olunca borçlunun, alacaklısı ve bu nedenle de borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olan İsmail hakkında açılan 4046 ada 2 parsele ilişkin davanın bedele yönelik istemin kabulüne karar verilmesi gerektiği açıktır.3053 ada 1 parsele yönelik davada da davalı İsmail yönünden yukarıda açıklanan nedenlerle iptal şartlarının oluştuğu ayrıca taşınmazı davalı İsmail’den satın alan son malik Mustafa’nın da davalı borçlunun amcasının oğlu olduğu bu nedenle de davalı borçlu Mevlit’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olduğu ve borçlunun sattığı taşınmazda çok uzun bir süreden beri oturuyor olmasının da hayatın olağan akışına uygun düşmediği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 21.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.