Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 268 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 4045 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili davalı Ş.... aleyhine icra takibi yapıldığını, borcu karşılayacak mal bulunamadığını bu nedenle borçlunun kendi adına kadastro tespiti yapılacak taşınmazların eşi adına yapılan tespite itiraz etmemek suretiyle bağışlamasına ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili, borçlunun mal beyanında belirttiği taşınmazların kadastrosunun yapılmadığını, dava konusu edilen taşınmazların borçluya ait olduğuna dair delil bulunmadığını, borçlunun taşınmazlarının tapusu olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, dava konusu taşınmazların davalı A.....’ye düğün sırasında ziynet karşılığı verildiğine dair iddiaya, toplanan deliller ve gelen resmi belgelere göre itibar edilmediği, yapılan kadastro çalışmaları sırasında borçlunun tespite sessiz kalmak sureti ile davalı A.....’yi gizli bağışta bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptaline ilişkindir. Bu davaların amacı borçlarını ödemeyen, malı bulunmayan veya borca yetmeyen borçlunun, alacaklının alacağının tahsiline olanak vermemek için yaptığı tasarrufların alacak ve eklentileriyle sınırlı olarak hükümsüzlüğünü sağlayarak dava konusu malın haciz ve satışını isteyebilmesi suretiyle alacağın tahsilini temin etmektir. Bu tür davalar kişisel hakka ilişkin olup, dava sabit olursa, davacı dava konusu mal üzerinden cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisi elde eder. Dava konusu bir taşınmaz ise, davalı 3.kişinin üzerindeki malın haciz ve satışını isteyebilir yoksa tapu kaydının iptali ile borçlu adına tesciline karar verilemez. İptal davasına konu tasarruflar İİK’nın 277 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Bu tasarruflar karşılıksız (ivazsız) tasarruflar, hükümsüz sayılan tasarruflar ve alacağın tahsiline olanak vermemek amacıyla yapılan tasarruflardır. Tasarruf işlemlerinin iptale tabi olduğu belirtilmiş ancak bunun tayin edilmesi hakimin takdirine bırakılmıştır. Hakim bunu takdir ederken elindeki genel ölçüt işlemin tasarrufî olup olmadığı hususudur. Somut olayda davacı vekili, davalı Ş..’nın kendisine ait tapusuz taşınmazlarını kadastro çalışmaları sırasında davalı eşi A..... adına tespit ve tescil ettirdiğini belirterek borçlunun eşine yaptığı bağış niteliğindeki tasarruflarının iptalini talep etmiştir. Dava konusu taşınmazlara ait kadastro tutanakları dava açılmadan önce 31.7.2003 tarihinde kesinleşmiştir. Kadastro tespit tutanakları borçlunun iradesi dışında, 3402 sayılı Kadastro Yasasında belirtilen usul ve şekillere göre düzenlenen belgelerdir. Kesinleşmesi sonucu hak sahipliği doğurur. Usulüne uygun olarak iptal edilmediği sürece de geçerliğini korur. Dolayısıyla kadastro tutanağı ve içeriği borçlunun eşi yararına bağış niteliğindeki tasarruf olarak değerlendirilemez. Yapılan tespit ve tescile karşı hukuki menfaati olanlar ancak tapu iptali ve tescil davası açarak taşınmazın gerçek malik adına tescilini sağlayabilir. Hal böyle olunca dava konusu taşınmazlara ait kesinleşen kadastro tutanakları borçlunun tasarruf işlemi olarak değerlendirilemeyeceğinden davanın reddi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamış bu nedenle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 24.1.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.