Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 265 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 3332 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı B... Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili şirkete kasko sigortalı araçta meydana gelen 5.575.00 YTL hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini belirterek bu meblağın ödeme tarihinden işleyecek reeskont faizi ile davalı sigorta şirketi poliçe limitiyle sınırlı sorumlu olmak üzere davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, yargılama aşamasında davalı Basri ve A... Sigorta A.Ş. hakkındaki davasını atiye bırakmıştır. Davalı H... İnş. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Basri vekili, müvekkillerinin olayda kusur ve sorumlulukları bulunmadığını, kazanın araç lastiğinin patlaması sonucu teknik arızadan meydana geldiğini, sigortalı sürücü takip mesafesini korumadığından ve arkadan çarpma kuralını ihlal ettiğinden olayda tam kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece 05.07.2004 tarih 2002/525-2004/840 sayılı davalı H... İnş. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden davanın kabulü ile 5.575.00 YTL tazminatın ödeme tarihinden işleyecek avans faizi ile bu davalıdan tahsiline dair kararın davalı H... İnş. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi'nin 21.02.2006 gün 2004/15112-2006/1699 sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş, bozma ilamına uyulduktan sonra mahkemece toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporuna göre davalı Basri ve A... Sigorta A.Ş. yönünden bozmadan önce verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davalı H... İnş. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı B... Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir. 2918 sayılı KTK'nın 85 ve 86. maddeleri hükmü uyarınca, bir motorlu aracın işletilmesi bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. İşleten veya araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir 3. kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulacağını Öngörmüştür. Somut olayda kazanın, davalı sürücü Basri'nin idaresindeki kamyoneti ile seyir halinde iken aniden aracının sağ arka lastiğinin patlaması sonucu direksiyon hakimiyetini kaybedip sol şeride devrilmesi nedeniyle arkadan gelen ve aynı istikamete seyreden sigortalı aracın davalı araca sol Ön kısmı ile çarpması sonucu meydana geldiği anlaşılmış olup, mahkemece de kazanın oluş şekli biçiminde gerçekleştiğinin kabul ve teknik arızanın olay üzerinde %100 oranında etkili olduğunun tespit edilmesine rağmen davalı sürücünün kazada kusurlu olmadığı gerekçesiyle işleten hakkındaki dava reddedilmiştir. Oysa, 2918 sayılı KTK'nın 86/1. maddesinde belirtildiği gibi, araç sahibi ve şoförünün sorumluluktan kurtulabilmesi için zararın mücbir sebepten veya kazazedenin veya 3. şahsın ağır kusurundan İleri gelmiş olması gerekir. Araç tekerinin patlaması teknik arıza olup, mücbir sebep değildir. Bilindiği gibi teknik arızalar çoğu kez araon periyodik bakımının zamanında yapılmamış olmasından ileri gelmektedir. Bu durumda işletenin sorumlu sayılması gerekir. Kusurun söz konusu olduğu hallerde mücbir sebepten söz edilemez. O halde aracın işleteninin sorumlu tutulması gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı B... Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın İstek halinde temyiz eden davacı B... Sigorta A-Ş-Ve geri verilmesine 22.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.