MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı, müvekkiline ait aracın tek taraflı kazada ağır şekilde hasarlandığını, müvekkilinin kendi imkanları ile aracı tamir ettirdiğini ihbara rağmen davalının dava dışı sürücünün olay anında alkollü olduğunu ve kazanın alkolün etkisiyle meydana geldiğini ileri sürerek zararı karşılamadığını, sürücünün yasal sınırın altında alkollü olduğunu, kazanın hava ve yol şartlarının olumsuzluğu sebebiyle meydana geldiğini alkol ölçümünün sağlıklı olmadığını belirterek şimdilik 10.000,00 TL'nin kaza tarihinden işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş; 21.02.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 58.456,00 TL daha artırarak toplam 68.456,00 TL'nin davalıdan tazminini istemiştir.Davalı vekili, dava dışı sürücünün olay yerini terk ettiğini, yaklaşık 1 saat sonra alkol ölçümü yapıldığını, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini, dava ve yol koşullarının olumsuz olmadığını, doğru ihbar mükellefiyetine uyulmadığını, ispat yükünün davacıya geçtiğini, hasarın teminat dışında kaldığını, hasar miktarını kabul etmediğini, aracın sovtaj bedelinin mahsubunun gerektiğini, temerrüde düşmediklerini trafik kusur uzmanı ve nöroloji uzmanı bilirkişiden rapor alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulü ile 68.456,28 TL alacağın olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine kararv ermek gerekmiştir.2-Dava, kasko sigorta sözleşmesine dayanılarak sigortalı tarafından kasko sigorta şirketi aleyhine açılan alacak davasıdır.2918 Sayılı KTK'nin 48.maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1 maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b/2" bendinde; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üzerinde olanların araç kullanmayacakları belirtilmiştir. Öte yandan, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.5.5 maddesinde; taşıtın KTK uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5 maddesinin dayanağını teşkil eden KTK'nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve mütakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabülü de mümkün değildir.O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK'nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine (davacı sigortalı ise), aksi halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-324-713 sayılı ilamları) Somut olayda; kaza 16.1.2013 tarihinde saat 07.50'de meydana gelmiş, araç sürücüsü aynı gün saat 08.54'de yapılan kontrolde 0.51 promil alkollü bulunmuştur. Kaza tutanağında davacı aracını yoldan çıkarak orta refüjdeki menfez kapağına çarptığı, aks ve jantın parçalandığı, sol ön lastiğinin fırladığı, sürücünün olay yerinden ayrıldığı belirtildikten sonra aracın sürücüsünün hızını ayarlamaması, şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymaması sebebiyle %100 kusur verilmiştir. Davacı vekili olay tarihinde yolda karla karışık çamur bulunduğunu, aracın bu nedenle sola kaydığını, orta refüjdeki menfez kapağının yerden yüksek olması sebebiyle hasarın fazlalaştığını, olumsuz yol ve hava koşulları nedeniyle kazanın meydana geldiğini iddia etmiştir. Davalı sigortacı kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini savunmuştur. Meteorolojiden olay tarihindeki hava durumu sorulmuştur. Mahkemece trafik polis memeru bilirkişiden kusur ve alkolün münhasıran etkisi olup olmadığı hususunda, rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda hava ve yol durumu değerlendirilmeden, kusur durumu belirlenmeden, saat 08.54'te yapılan ölçümdeki 0.51 promil alkolün yasal sınırın çok az üstünde olduğu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında olmadığı bildirilmiştir. Trafik polis memuru bilirkişinin kusur konusunda görüşüne müracaat edilebilir ise de; alkolün münhasıran kazada etkili olup olmadığı hususunda uzmanlığı bulunmamaktadır. Konusunda uzman bilirkişi raporu ile bu durumun saptanması gerekir. Kaldı ki bilirkişi raporunda kusur durumu yönünden de değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca sürücünün kaza saatindeki alkol oranının Witmork formülüne göre belirlenmesi gerekir. Yukarıda açıklanan ilkelere göre, sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışında kalmasını gerektirmez. Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup olmadığının saptanması gerekir. Bu konuda mahkemece uzman bilirkişiden rapor alınması gerekir. B)Kabule göre de; Ayrıca davacı aracının ekspertiz raporuna göre perti uygundur. Kasko Sigortası Genel Şartları'nın B.3.3.1.2.1 maddesi hükmü uyarınca "onarım masrafları sigortalı taşıtın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşar ya da taşıt onarım kabul etmez ise taşıt tam hasara uğramış sayılır. Bu durumda değeri tamamen ödenen araç ve aksamı talep ettiği takdirde sigortacının malı olur." Davalı sigorta şirketi meydana gelen hasar bedelini tamamen poliçe limitleri içerisinde ödeme yükümlülüğü altında olup, sigortalı araç hurdasını sigorta ettiren kendisine verilmesini açıkça istemedikçe, sigortacı tarafından hasarlı araç sigortalının uhdesinde bırakılıp, sovtaj bedelinin tazminattan düşülmesi mümkün değildir. Zira kasko sigortasında aslolan amaç gerçek zarar bedelinin tamamen (azami poliçe teminatına kadar) karşılanmasıdır. Hasar konusunda hükme esas alınan bilirkişi raporunda, aracın pertinin uygun olup olmadığı hususunda değerlendirme yapılmamış, eksper raporu irdelenmemiş, onarım gideri, değer kaybı denetime uygun şekilde tesbit edilmemiş, piyasa değerinden onarım gideri mahsup edilerek hurda değeri tesbit edilmiş olup, gerçek zararın tesbitine ve hüküm kurmaya elverişli değildir. Davalı tarafın bu hususlara ilişkin itirazları dikkate alınmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece ... veya ... gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek, aralarında nöroloji, araç hasarı ve kusur konularında uzman bilirkişilerin bulunduğu bilirkişi kurulundan, öncelikle olayın oluş şekli, yol, hava durumu, davacı tarafın iddiaları, davalının savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre sürücünün olay saatindeki alkol miktarı da belirlenerek, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazanın meydana gelmesinde etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli, önceki raporlarında irdelendiği bir rapor alınması, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçelleşmediğinin anlaşılması halinde, hasar konusunda uzmar bilirkişiden davacı aracında bu kaza sebebiyle meydana gelen gerçek zarar miktarının, onarım giderlerinin belirlenmesi, onarım giderinin ekonomik olmaması aracın pertinin uygun olması durumunda, aracın olay tarihindeki 2.el piyasa rayiç değeri ile sovtaj bedelinin tespiti hususunda denetime elverişli rapor alınması, hasarlı aracın kimin uhdesinde olduğunun araştırılması, davacıdan hasarlı aracın kendisinde mi bırakılacağı, davalı sigortacı uhdesinde mi bırakılacağı hususunda seçimlik hakkının sorulması davacının bu konudaki beyanına göre sovtaj bedelinin mahsup edilip edilemeyeceği hususu değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hüküm kurulması doğru değildir. 3-6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 427/2 maddesi hükmü uyarınca, sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her halde 1446.maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olur." Ekspertiz raporunda aracın 18.1.2013 tarihinde görüldüğü ve üzerinde inceleme aypıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı sigorta şirketinin temerrüde düştüğü tarihin ilgili yasa hükümleri gereğince tespiti ile bu tarihten itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi olay tarihinden itibaren faize karar verilmesi de isabetli değildir.SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı lehine BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 12.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.