Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2458 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15476 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı ... vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 10.02.2015 Salı günü davalı ... vekili Av. ... geldi. Davacı ve davalı ... tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı ... vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü. Davacı Şirket vekili, davalı borçlu ... aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazını davalı ...’a satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiştir.Davalı ... vekili ve davalı ... vekili davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, taşınmaz satışının iptale tabi olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.HUMK’nun 388.maddesinin 3-5 bentleri (HMK’nın 297/1-c) hükümlerine göre mahkeme kararlarının asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini mahkemece incelenen maddi ve hukuki olay ve meselelerin özüne mahkemeyi sonuca götüren gerçeklerin ne olduğu hususlarını içermesi zorunludur. Yine Anayasanın 141/3 maddesi hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereğini düzenlemektedir. Kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığı anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK’nun 428. (HMK’nın 369.) maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanır. Diğer bir ifadeyle Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Somut olayda Mahkeme hükmünde gerekçe olarak “ alacaklısını zarara uğratmak ve mal kaçırma kastı” yazılmıştır. Böyle bir karar, davanın hangi iptal nedenine dayalı olarak karara bağlandığı hususunu içermediğinden Anayasa’nın 141/3, 388/3-5 (HMK’nın 297/1-c) maddelerine aykırı olduğu gibi HUMK’nun 428. (HMK’nın 369.) maddesi gereğince Yargıtay denetimi olanağını da ortadan kaldırdığından hükmün bozulması gerekmiştir. Mahkemece yapılacak iş borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiş olduğu, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar sınırlı olarak sayılmış olmadığı, Kanun’un, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bıraktığı (İİK. m. 281), davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği (Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı) nazara alınarak iptal nedenlerinin bulunup bulunmadığı ve şayet mevcut ise hangisi olduğunun gerekçeleri ile birlikte açıklanıp hüküm kurmaktan ibarettir. Eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davalı ...'e verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'e geri verilmesine 10/02/2015 tarihinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.