Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2402 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15190 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : Akçakoca Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 19/12/2003NUMARASI : 2002/146-2003/243 Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu E..K..'nın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazın 1/3 hissesini 30.8.1999 tarihinde eşi davalı N.. K..'ya sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.Davalı N..K.. vekili, aciz belgesi sunulmadığını, takip konusu borcun tasarruf tarihinden sonra doğduğunu, dava konusu taşınmazın alacağa mahsuben alındığını, davanın iki yıllık süre geçirilerek açıldığını, davacının aynı konuda açtığı diğer davanın kesinleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı borçlu E..K..savunma yapmamıştır.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre,davacı tarafından aciz belgesi sunulmadığı, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan önce yapıldığı, dava konusu devrin davalı Nermin'in borçlu eşine ait borçları ödemesi nedeniyle yapılmış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.Somut olayda, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının, dava konusu taşınmazın davalı borçlu tarafından davacıya satımına ilişkin 29.1.1999 tarihli harici satım sözleşmesinden kaynaklandığı, davacı tarafından borçlu hakkında yapılan 2002/1215 sayılı takip dosyasının kesinleştiği, borçlunun 3.6.2002 tarihli mal beyanı dilekçesi içeriği ve 12.7.2002 tarihli haciz tutanağından davalı borçlunun aciz halinde olduğu, 12.7.2002 tarihli haciz tutanağının İİK 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliği taşıdığı, davacının alacağının kesinleşmiş mahkeme kararı gereğince gerçek bir alacak olduğu, iptali istenen 30.8.1999 tarihli tasarrufun 29.1.1999 tarihli borçtan sonra yapıldığı ve davanın İİK 284. maddede öngörülen 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından davalı borçlu ile 3.kişi Nermin karı- koca olduğu, borcun doğumuna ilişkin 29.1.1999 tarihli harici satım sözleşmesinin davalı Nermin tarafından da kefil olarak imzalanması (davacı tarafından davalılar aleyhine açılan Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/132 E-154 Karar sayılı ilamıyla davalı Nermin yönünden kefaleti için Sulh Hukuk Mahkemesinden izin alınmaması nedeniyle hakkındaki dava reddedilmiş ise de takip konusu borcu bildiği) nedeniyle davalı Nermin'in borçlu eşinin durumunu ve amacını bilen kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK 280/1 madde gereğince davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi isabetli görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24.2.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.