Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2375 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14489 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :.........Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili; davacı şirkete ait aracın sürücülüğünü ......'nın yaptığı tek taraflı trafik kazasında hasarlandığını, davalı tarafın zararı karşılamaması üzerine aracın davacı tarafından 41.260,86 TL'ye tamir ettirildiğini, zararın sigorta kapsamı içerisinde olduğunu belirterek 41.260,86 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verillmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; kaza tespit tutanağına göre kazayı Gülten'in yaptığı hususunun şüpheli olduğunu, sürücü değişikliği yoluna gidildiğini, sürücü değişikliği yapıldığı için zararın teminat kapsamı dışında olduğunu, sigortalının kazadan hemen sonra üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, bu nedenle ispat külfetinin davacıya geçtiğini belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, rizikonun teminat kapsamında kaldığı davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir.Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan TTK.nun 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı yasanın 1409/2 maddesi hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekil de değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigortalı, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.1.5. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyi niyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği somut delillerle kanıtlanırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer.(HGK 10.12.1997 gün ve 1997/11-772-1043; HGK 16.12.1998 gün ve 1998/11-872-905; HGK 22.12.2010 gün ve 2010/17-655-688 sayılı ilâmları)Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda; kaza yapan araç sürücüsünün kaza tespit tutanağı ile yapılan belirlemeye göre aracının hasarlandığı sabittir. Salt olay yerinin terk edilmesi rizikonun ve dolayısıyla hasarın teminat dışında kaldığının kabulü için yeterli değildir.Her ne kadar davalı sigortacı tarafından kazayı Gülten'in yaptığı hususunun şüpheli olduğu, sürücü değişikliği yoluna gidildiği gerekçesiyle gerçeğe uygun ihbar yapılmadığı iddia edilmiş ise de; soyut olan bu iddiaları destekleyen somut deliller ispat yükü kendisinde olan davalı sigorta şirketi tarafından ibraz edilip ispat edilememiştir. Davacı sigortalının ihbar yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemiş olması sigorta şirketinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Mahkemece rizikonun teminat dahilinde olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Sigorta şirketinin hasarın teminat kapsamında olmadığı, olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil, iddia ettikleri şekilde gerçekleştiğini ve bu oluş şeklinin teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Dosya kapsamına göre sürücünün gerçeğe aykırı olarak farklı bildirildiği hususunun sabit olmadığı, kaldı ki bu husus sabit olsa bile, bunun tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar etme anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla ispat külfetinin de yer değiştirmeyeceği açıktır. Bu durumda mahkemece davaya konu rizikonun ve davacı aracında meydana gelen hasarın tamamının kasko poliçesi teminatı kapsamında olduğunun kabulü ile davacının zararı konusunda rapor aldırarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davacının sürücü değişikliği yoluna giderek ihbar mükellefiyetini yerine getirmediğinden bahisle ispat külfeti davacıya bırakılarak yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 29/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.