Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2341 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 535 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :.............Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacılar vekili, davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu ve davacıların desteği ........ idaresindeki aracın, 11.07.2008 tarihinde karıştığı trafik kazasında hayatını kaybettiğini ileri sürerek, belirsiz alacak olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1000 TL maddi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davacıların desteği ..........'ın tek taraflı trafik kazasında asli kusurlu olarak vefat ettiği, davacıların destek tazminatı taleplerinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109. maddesi uyarınca 2 yıl içinde yapılması gerektiği, davalının süresi içinde zamanaşımı definde bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece ek karar ile verilen kararın kesin olarak verildiği gerekçesiyle davacılar vekilinin temyiz talebinin reddine karar verilmiş, ek karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-HMK'nun 107. maddesinde “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallarde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmü düzenlenmiştir. Görülmekte olan dava da bu hükme göre belirsiz alacak davası olarak açıldığından, mahkemenin, ek kararla kararın kesin olarak verildiği gerekçesiyle davacılar vekilinin temyiz talebinin reddine karar vermesi doğru değildir. Bu nedenle, davacılar vekilinin ek kararı temyiz istemi yerinde görülmüş, mehkemenin ek kararı kaldırılarak kararın temyiz incelemesine geçilmiştir.2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 41 (6098 Sayılı TBK'nun 49.maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK'nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK'nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir.Buna karşılık 2918 Sayılı KTK'nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa" ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi, BK'nun 60 ve 2918 Sayılı KTK'nun 109/2.maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir.Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK'nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 Sayılı Kanun'un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar içinde geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK'nun 5.6.2015 tarih 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı) Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, kaza sonucu davacıların desteği hayatını kaybetmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 Sayılı TCK'nun 66. maddesine göre zamanaşımı süresi 15 yıldır.Davaya konu trafik kazası 11.7.2008 tarihinde meydana gelmiş, dava ise 9.4.2014 tarihinde açılmıştır.Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davada uzun ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek yargılama yapılıp davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 25.2.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.