Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1727 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 7556 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :........Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu .........'nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı iki taşınmazı 26.4.2006 tarihinde davalı ...'a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı borçlu şirket savunma yapmamıştır.Davalı ... vekili, dava konusu taşınmazları borçtan önce iyiniyetle ve rayiç bedelle aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre tasarrufun yapıldığı 2006 yılı ile 2010 yılında yapılan haciz arasında iki yıllık sürenin geçtiği, İİK'nun 280 maddesinde belirtilen akrabalık ilişkisinin varlığı konusunda iddia ve delil sunulmadığı, haciz ile tasarruf arasında 5 yıllık sürenin somut olaya uygulanamayacağı bu haliyle ivazlar arasında fark olsa da tasarrufun iptaline karar verilemeyeceği gerekçesiyle davacının davasının dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.Somut olayda dava konusu 154 parsel 100.000 TL, 155 parsel ise 40.000 TL üzerinden tapuda satılmıştır. Bilirkişi tarafından ise 154 parselin tasarruf tarihindeki rayiç değerinin 421 460,00 TL, 155 parsel ise 255.000 TL olarak belirlenmiştir. Bu durumda dava konusu tasarrufların tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunmakla birlikte 24.6.2006 tarihli tasarruf tarihi ile 17.9.2010 tarihli haciz ile 1.2.2011 tarihli kati aciz belgesi arasında İİK'nun 278/2 maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiş olduğundan anılan tasarrufların İİK'nun 278/3-2 maddesi gereğince iptali mümkün değildir.Ancak davacı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği belgelerden davalı borçlu şirketin eski ortağı ve takip konusu kredi sözleşmesinin kefili olan ......'ın kız kardeşi........'ın davalı 3.kişi ...'ın eşi olduğu belirtildiğinden Mahkemece davalı 3.kişinin aile nüfus kayıt örneği ilgili Nüfus Müdürlüğünden istenerek borçlu şirketin eski ortağı ve dava konusu kredi sözleşmesinin kefili olan ....... ile davalı 3.kişi ............ arasında sıhrı hısımlık bulunup bulunmadığı, varlığı halinde bu durumun İİK'nin 280/1 maddesi kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,16/02/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.