Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, davalı Bakanlığa ait 72...99 plakalı aracın/ müvekkili şirkete kasko sigortalı 48 ... 2628 plakalı araca çarptığını belirterek, davalının 5/8 kusur oranına isabet eden 4.769.375.000 TL tazminatın 30.10.2002 ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, kusur oranı ve hasar miktarını kabul etmediklerini, Denizli Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/209 esas sayılı dava dosyasındaki dava konusu ve taraflar ile bu dosyanın konu ve taraflarının aynı olması nedeniyle dosyaların birleştirilmesini, zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre Denizli Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/715 esas ve 2005/515 karar sayılı dosyasında talep edilen tazminatın aynı tazminat oluşu ve verilmiş bir karar olmasına rağmen kesinleşmemiş olması nedeniyle, derdestlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekilinin talebi, Jandarma Genel Komutanlığı'na ait askeri aracın neden olduğu kaza nedeniyle, hasarın araç malikinden tahsiline yönelik tazminat istemine ilişkindir. HUMK'nın 187/4. maddesi gereğince derdestlik itirazı ilk itirazlardan olup, süresi içerisinde ileri sürülmesi şartların varlığı halinde HUMK'nın 194. maddesi gereğince ikinci davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekir. Somut olayda davalı vekili, Denizli Dördüncü Asliye Hukuk Mahkemesinde aynı olayla ilgili sürücü ve Milli Savunma Bakanlığı aleyhine açılmış davanın bu dava ile birleştirilmesini talep etmiştir. Birleştirme talebinin derdestlik itirazı olarak kabulü mümkün olmadığından, mahkemece bunun re'sen derdestlik itirazı olarak kabul edilmesi ve davanın reddi usul hükümlerine aykırıdır. Kaldı ki; her iki davada taraflar farklı olup, derdest dava da yoktur. Mevcut delillere göre tahsilde tekerrür olmamak şartıyla davalı İçişleri Bakanlığı'nın işleten sıfatıyla sorumluluğunun yasa gereği olduğu göz önüne alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün temyiz eden davacı yararına (BOZULMASINA), bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine 14.05.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.