Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 16032 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7430 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Adana 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/12/2012NUMARASI : 2011/656-2012/766 Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı alacaklı vekili, borçlu hakkında takip başlattıklarını, borçlunun adına kayıtlı taşınmazını takipleri sonuçsuz bırakmak için davalı eniştesi A.. Ş..'e, onunda diğer davalı H.. Ç..'a sattığını belirterek borçlu ve diğer davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.Davalılar ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde, davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece,dava konusu taşınmazın borçlu tarafından borcun doğumundan sonra borçlunun eniştesine yapılan satışın danışıklı olmakla birlikte, Ali'nin diğer davalıya satışını danışıklı olduğu ispatlanmadığı ve davacının davalılar hakkındaki davasını bedela dönüştürmediğinden bahisle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava,İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir. Davalı Halil Çilekkanat doğrudan borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişi olmayıp dava konusu taşınmazı üçüncü kişi davalı A.. Ş..'den satın alan dördüncü kişidir. Bu davalı hakkındaki davanın kabul edilebilmesi dolayısıyla onun yaptığı tasarrufun iptali ancak kötü niyetli olduğunun kanıtlanması durumunda mümkündür. Dördüncü kişi yönünden bedel farkı ve yakın tarihlerdeki satış başka delillerle desteklenmediği takdirde tek başına iptal nedeni sayılamaz.Dosya içeriğinden, borçlu ve dördüncü kişinin aynı köden oldukları, dava konusu taşınmazda kiracı olarak oturan kişinin kirasını Akdem möyünde oturan kişiye ödediği belirtilmiş isede bu şahsın kim olduğu netleşmemiştir.Yapılacak iş, taşınmazda kiracı olarak oturan kişinin kirasını kime ödediği araştıralarak gerekirse ve varsa banka dekontları istenilerek, ödemenin borçluya yapıldığının tesbiti halinde dördencü kişinin de kötüniyeti anlaşıldığından tasarrufun her iki davalı yönünden da iptali gerekir. Aksi durumda ise yani dördüncü kişinin iyi niyetli olması halinde yasa gereği İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca üçüncü kişinin malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulacağından 23.08.2011 tariihndeki taşınmazı değeri tesbit edilerek üçüncü kişinin bu bedel oranında tazminat olarak tahsiline karar verilmesi gerekir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı gerekçelerle karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.