Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 15273 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17285 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ankara(Kapatılan) 14. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ :01/07/2014NUMARASI :2012/250-2014/189Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı E.. A... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacılar vekili, müvekkilleri desteği Levent idaresindeki araçla tek taraflı olarak yaptığı kazada vefat ettiğini belirterek asıl davada destekten yoksun kalma nedeni ile fazlaya dair haklarını saklı tutarak her bir davacı için ayrı ayrı 100,00.-TL olmak üzere toplam 300,00.-TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsilini talep etmiş, birleşen davada ise Alev için 49.678,77.-TL, Asya için 13.775,25.-TL, Alya için 13.775,25.-TL olmak üzere toplam 77.229,27.-TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 20.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsilini talep etmiş, talebini ıslah dilekçesi ile arttırmıştır.Davalı E.. A... vekili, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusuruyla meydana gelen kaza sonucu davacıların tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, davacıların 3. kişi sayılamayacağını, poliçe limiti ile sınırlı olarak, gerçek zarardan, kusuru oranında sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulüyle asıl davada davacı eş Alev için 111.613,43.-TL, Asya ve Alya için ayrı ayrı 18.078,64.-TL olmak üzere toplam 147.770,71.-TL, birleşen davada eş Alev için 49.678,77.-TL, Asya için 13.775,25.-TL, Alya için 13.775,25.-TL olmak üzere toplam 77.229,27.-TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 20.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı E.. A... vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına (HGK'nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK'nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı ilamları uyarınca) göre davalı Ergo Sigorta A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Dava davacılar desteğinin ölümü nedeni ile Borçlar Kanunu'nun 45. maddesi (6098 sayılı BK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.Davacı yan tarafından 6100 salıyı HMK m. 107 uyarınca hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar olarak fazlaya dair hakları saklı tutularak destekten yoksun kalma nedeni ile davacıların her biri için 100,00.-TL olmak üzere toplam 300,00.-TL maddi tazminat talebi ile davalı aleyhine belirsiz alacak davası açılmıştır. Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK'nın 45/II. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK'nın 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Somut olayda mahkemece yargılama aşamasında davacıların destekten yoksun kalma zararlarının belirlenmesi için 18.12.2013 tarihli bilirkişi raporu alınmış, davacılar desteğinin çalıştığı işletmeden celp edilen ücret bordrolarında asgari ücret düzeyinde kazanç sağladığından, raporda desteğin geliri asgari ücret kabul edilerek hesaplama yapılmış, bu raporda davacıların zararı 147.770,71.-TL olarak belirlenmiştir. Davalı yanın sözkonusu rapora itirazı üzerine alınan raporda ise bu kez 24.04.2014 tarihli ek raporda Türkiye Sosyal Sigortalar, Eğitim, Büro, Ticaret, Kooperatif ve Güzel Sanatlar İşçileri Sendikasından desteğin alabileceğin ücretin 2.500,00.-TL – 2.600,00.-TL olduğu belirtilmesi nedeniyle desteğin geliri 2.550,00.-TL olarak hesaplanmış, davacıların zararı 480.640,58.-TL olarak belirlenmiş, davacılarca bakiye zararları için birleşen dava açılmıştır. Görüldüğü gibi müteveffanın gelirinin farklı değerlendirilmesi çok farklı sonuçları ortaya çıkarabilmektedir. Davacılar müteveffanın T.. Dek. Eml. Mim. İnş. Tic. Ltd. Şti.'nin satın alma ve muhasebe sorumlusu olduğunu ve bu şirketin hissedarı olduğunu, aylık gelirinin 4.000,00.-TL – 5.000,00.-TL civarında olduğunu ileri sürmüş, davacı yan tarafından dosyaya eklenen 14.10.2010 tarih 7669 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi'de müteveffanın sözkonusu şirketin % 50 hissedarı olduğu ve adı geçen şirketten dosyaya ekli 18.03.2014 havale tarihli yazısında müteveffanın satın alma ve muhasebe sorumlusu olarak görev yaptığının bildirildiğinin anlaşılmasına karşın, 06.11.2013 havale tarihli şirket yazı ekinde yer alan desteğin bordrolarında ise aylık gelir olarak asgari ücret bildirildiği görülmektedir. Böyle bir davada gerçek zararın belirlenmesi için, desteğin gelirinin daha net ve ispata yarar somut delilerle ortaya konulması gerekmektedir. Bu bakımdan müteveffanın gelirinin somut ve ispata yarar delillerle subuta ermediği dikkate alınarak, öncelikle desteğin çalıştığı şirketin halen hissedarı olup olmadığının belirlenmesi ile halen hissedar olması halinde şirkete ilişkin bilgileri, işletme defteri ve vergi kayıtları toplanarak, yapılan işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde bu gelirin elde edilmesinde desteğin bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip, kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı gözönüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden destek zararının hesaplanmasının gerektiği, halen şirket hissedarı olmaması halinde ise desteğin çalıştığı şirketten bildirimi yapılan asgari ücret dışında her ay düzenli olarak ücret alıp almadığının araştırılması, bu iddiaların ispatlanamaması halinde ise asgari ücretin neti tutarında gelir sağladığının kabulü ile bu miktar üzerinden destek zararının hesaplanması gereklidir. Bu bakımdan desteğin elde ettiği gelirin belirlenmesi ile uzman aktüer bilirkişiden yeniden bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak birleşen davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı A.. Sigorta A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı E.. Sigorta A.Ş'ne geri verilmesine 6.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.