MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, müvekkili tarafından zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalanan ve davalı ...’e ait olan aracın dava dışı ...’ın sevk ve idaresinde iken %20 kusurlu olarak sebebiyet verdiği 15/06/2010 tarihli çift taraflı kazada vefat eden yolcunun mirasçılarına müvekkili tarafından...Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/548 Esas sayılı dosyasında verilen karara binaen müteselsilen 54.584,14 TL ödeme yapıldığını, sigortalı araç sürücüsünün alkollü araç kullanması nedeniyle sigortalı davalı ...’e ZMSS genel şartlarının B.4-d maddesi gereğince rücu haklarının bulunduğunu, kazaya sebebiyet veren karşı araç maliki ve sürücüsü davalı ...’ın da %80 kusuru oranında tazminattan sorumlu olduğunu ileri sürerek, 10.916,83 TL'nin davalı ...’den, 43.667,31 TL'nin davalı ...'dan 16/12/2011 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, kazada davacı tarafından zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalanan davalı ...’e ait aracın sürücüsü ...’ın %20 oranında, davalı sürücü ...’ın %80 oranında kusurlu olduğu gerekçesiyle 10.916,83 TL'nin davalı ...’den, 43.667,31 TL'nin davalı ...'den 16/12/2011 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, zorunlu trafik sigortası poliçesinden kaynaklanan rücuan alacağın tahsiline ilişkin olup, davalılardan ... davacı tarafından düzenlenen zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesinde sigortalı sıfatındadır. 2918 sayılı KTK'nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK'nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü 6762 sayılı TTK'nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya baktığımızda; aynı olaya ilişkin görülen tazminat talepli diğer dosyalarda kesinleşen ve dava dilekçesinde de açıkça belirtilen kusur dağılımına göre kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsü ...’ın %20, diğer araç sürücüsü davalı ...’ın %80 oranında kusurlu bulunmasına göre, mahkemece, kazanın davacı tarafından trafik sigorta poliçesi ile sigortalanan araç sürücüsünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında meydana gelmediği kabul edilerek, davanın davalı sigortalı ... yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu davalı sigortalı ... hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'ya geri verilmesine 12.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.