Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14353 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7518 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Kilis 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/01/2013NUMARASI : 2011/214-2013/135Taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle iptal davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacılar vekili, davalı borçlu M.. K..'nın aleyhine açılan tazminat davası sonucu hükmedilmesi muhtemel tazminat alacağının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı dört adet taşınmazı 9.3.2010 tarihinde yeğeni davalı M.. D..'ya sattığını belirterek davalılar arasındaki muvazaalı satış işleminin iptali ile taşınmazların eski hale iadesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı borçlu M.. K.. savunma yapmamıştır.Davalı M.. D.. vekili savunma için süre istemiş savunma yapmamış delil olarak tanık bildirmiştir.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre,davacıların davalıdan alacaklı olduğuna dair kesinleşmiş bir meblağ belli olmadığı, davacıların iddialarını somut delillerle ispatlamadığı gibi, davacıların danışıklı işlemde bulunan davalıdan alacaklı olduklarını ispat edemedikleri, davacılar tarafından davalı M.. K.. aleyhine tazminat davası açılmış olmasının davanın esasını etkilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği Yüzelsel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır.Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur.Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.Somut olayda Mahkemece davanın hukuki nitelendirilmesi doğru olmakla beraber davacıların davalıdan alacaklı olduğuna dair kesinleşmiş bir meblağ belli olmadığı, tazminat davasının açılmış olmasının yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkillerinin murisi M. A. S.'nun davalı M.. K.. tarafından 26.2.2010 tarihinde öldürüldüğünü, davalı Mehmet Ali hakkında Kilis Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/120 Esas sayılı dosyası ile ceza davasının, Kilis Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/1044 Esas sayılı dosyası ile de maddi ve manevi tazminat davasının devam ettiğini, davalı Mehmet Ali'nin aleyhine hükmedilmesi muhtemel tazminatının tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla cezaevinden verdiği vekaletname ile adına kayıtlı dava konusu taşınmazları 9.3.2010 tarihinde yeğeni davalı M.R.'a sattığını belirterek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece davalı Mehmet Ali hakkında açılan 2010/1044 Esas sayılı tazminat dosyasının sonucu beklenerek davacılar lehine tazminata hükmedilmesi halinde davanın esasına girilerek taraf delillerinin toplanması, TBK'nun 19.madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda karar vermesi; tazminat davasının reddi halinde ise şimdiki gibi davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 27.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.