MAHKEMESİ : İzmir(Kapatılan) 14. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 26/02/2013NUMARASI : 2012/110-2013/58Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu İ.. Y..'ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 4.10.2011 tarihinde davalı Y.. T..'ne sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.Davalı borçlu İ.. Y.. vekili, tasarrufun borçtan önce iyiniyetle ve rayiç bedelle yapıldığının,aciz belgesi sunulmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı Y.. T.., iyiniyetli 3.kişi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre,dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen bedeli arasında misli fark bulunmadığı, takip konusu borç miktarı ile taşınmazın devri için ödenen tapu harcı dikkate alındığında satışın muvazaalı olduğundan bahsedilemeyeceği, davalı 3.kişinin tapu kaydına güvenerek dava konusu taşınmazı aldığı, aksinin davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır. Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İİK.nın 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır (İİK.md.281). Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir (Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı). Genelde, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır.Somut olayda; dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 3.3.2010 tarihli kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilmiş 9.3.2010 tanzim 27.10.2011 vadeli senede dayalı olduğu, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, 3.11.2011 tarihli haciz tutanağının İİK 105 madde kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, iptali istenen 4.10.2011 tarihli tasarrufun 3.3.2010 tarihli borçtan sonra yapıldığı, davanın 5 yıllık hakdüşürücü süre içinde açıldığı ve alacağın gerçek olduğu anlaşıldığından dava ön koşuları gerçekleşmiştir.Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunmadığı, davalılar arasında yakın akrabalık olmaması nedeniyle İİK 278 madde kapsamında iptal koşulları oluşmamakla birlikte; davacının delil olarak bildirdiği Kartal 2.İcra Ceza Mahkemesinin 2012/26 Talimat sayılı dosyasında 18.4.2012 duruşmada sanık olarak savunma yapan Y.. T.. ifadesinde, dava konusu taşınmazı bir kısım alacağına mahsuben İ.. Y..'dan aldığını, İhsan'ın halen kendisine borcu olduğunu, taşınmaz üzerindeki ipoteğin İ.. Y.. tarafından ödenmesi gerektiği halde ödenmediğinden taşınmazın ipotek nedeniyle satışa çıkarıldığını belirtmiştir. Davalı 3.kişi Yıldız'ın ifadesinden davalı 3.kişinin dava konusu taşınmazı alacağına mahsuben aldığı anlaşıldığından dava konusu tasarrufun İİK 279/2 madde gereğince (borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutad ödeme olmaması nedeniyle), davalılar arasındaki alacak borç ilişkisi nedeniyle davalı 3.kişi Yıldız'ın borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İik 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu göz önüne alınarak, dava konusu taşınmaz üzerinde Ziraat Bankasının 1.9.2010 tarih 1.100.000 TL ipotekle satıldığından ve davalı Yıldız dava konusu taşınmazın ipotek nedeniyle satışa çıkarıldığını belirtiğinden mahkemece anılan taşınmaz üzerindeki ipotek nedeniyle yapılan icra takip dosyası belirlenip incelenerek taşınmaz ipotek nedeniyle henüz satılmamış ise dava konusu tasarrufun İİK 279/2,280/1 madde gereğince davacının takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline; taşınmaz ipotek nedeniyle satılmış ve satış bedelinden davalı 3.kişi Filiz'e para kalmış ise bu paranın davacının alacak ve feriyle sınırlı olarak davalı Filiz'den tahsiline,satıştan Filiz'e para kalmamış ise konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmeyen gerekçe ile davanın reddi isabetli görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 27.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.