Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12979 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5341 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Alanya 4. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/10/2011NUMARASI : 2010/108-2011/577Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu D. G. O. Turizm İnşaat İth.San ve Tic.Ltd.Şti. 'nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı iki taşınmazı 3.6.2005 tarihinde şirket ortağının oğlu davalı M.. I..'a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun İİK 277 ve devamı maddeleri, olmadığı takdirde BK'nun 18 maddesi gereğince iptalini talep etmiştir.Davalı borçlu şirket savunma yapmamıştır.Davalı M.. I.. vekili, müvekkilinin dava konusu taşınmazları babasına vekaleten aldığını, malik olmadığını belirterek davanın husumet yokluğundan reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, dava konusu 3.6.2005 tarihli tasarrufun 30.6.2005 tarihli borçtan önce yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir. Somut olayda, dava konusu taşınmazlar davalı borçlu tarafından davadışı S.A.I. satılmıştır. Davalı olarak gösterilen M.. I.. ise davalı 3.kişi S.A.I. adına tapuda vekaleten işlem yapan kişi olup dava konusu tasarrufun gerçek tarafı değildir. Bu durumda İİK 282 madde gereğince aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan S. A. I.'a dava dilekçesinin tebliği ile duruşmaya katılımının sağlanması ve taraf teşkilinin tamamlanması ;bildireceği delillerin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan kurulan hüküm isabetli görülmemiştir. Mahkemece iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan önce yapılmış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.Davacı vekili takip konusu 30.6.2005 tanzim tarihli senedin ileri tarihli olduğunu,takip konusu alacağın tasarruf tarihinden önce başlayan ticari ilişkiye dayalı cari hesap alacağından doğduğunu iddia ettiğinden davacının bu iddiasının değerlendirilmesi amacıyla davacıdan ticari ilişkiyle ilgili belgeleri istenerek davacı ile davalı borçlu şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak takip konusu borçla ilgili temel ilişkinin ve borcun doğum tarihinin tespit ile sonucuna göre karar verilmesi gereken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.Kabule göre de dava koşulu yokluğu nedeniyle reddedilen davada AAÜT'nin 7 maddesi gereğince maktu vekalet ücreti yerine nispi vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 30.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.