MAHKEMESİ : Diyarbakır 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 04/10/2012NUMARASI : 2012/100-2012/438Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde daval M.. K.. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, davalı borçlu M.. F..'ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 14.2.2012 tarihinde davalı M.. K..'a sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.Davalı borçlu M.. F.., davacıya borcu olduğunu, dava konusu taşınmazın ise miras kaldığını, iki yıl önce devri konusunda imza verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı M.. K.., davanın süresinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın 7-8 yıl önce yengesi H. B. tarafından Y. G.'den alındığını ve o tarihten beri yengesi tarafından kullanıldığını, diğer hissedarların vekaletleri o aşamada tamamlanamadığından devrin 14.2.2012 tarihinde yengesinin isteği ile üzerine yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, dava konusu satış işlemi borcun doğumundan ve icra takibinden sonra yapıldığından davacı alacaklıyı zarara uğratma amacıyla yapıldığı kanaatına varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı M.. K.. tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.Somut olayda mahkemece dava konusu satış işleminin takip konusu borçtan ve icra takibinden sonra yapıldığı gerekçesiyle kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç yukarıda açıklanan hukuksal gerekçelere göre eksik incelemeye dayalı olup isabetli görülmemiştir. Mahkemece İİK 278.madde kapsamında dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli fark bulunup bulunmadığı yönünden taşınmaz başında uzman bilirkişi aracılığıyla tasarrufun İİK 278/3-2 madde kapsamında, yine davalıların nüfus kayıtları istenerek İİK 278/3-1, 280/1 madde hükümlerine göre iptale tabi olup olmadığı değerlendirilmesi, davalı M.. K..'un savunması üzerinde durularak, delillerinin toplanması bu arada bildirdiği tanıkların dinlenerek tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.Kabule göre de, borçlu tarafından satılan hisse 1/25 olduğu halde bu konuda infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm tesisi de doğru değildir.SONUÇ:yukarıda açıklanan nedenlerle davalı M.. K..'un temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı M.. K..'a geri verilmesine 30.9.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.