MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 24/03/2014NUMARASI : 2012/238-2014/72Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili; davalı şirkete kasko sigortalı aracın müvekkilinin oğlunun idaresinde iken çift taraflı trafik kazası sonucu hasarlandığını, hasar bedelinin ödenmesi amacıyla yapılan başvurunun davalı tarafından reddedildiğini belirterek 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili; kaskolu araç sürücüsünün kazadan sonra olay yerini terk ettiğini, bu nedenle araç sürücüsünün kim olduğunun ve sürücünün alkollü olup olmadığının belirlenemediğini, meydana gelen kazanın davacının iddia ettiği gibi gerçekleşmediğini, gerçeğe uygun ihbar olmadığı için ispat yükünün yer değiştirdiğini, hasarın poliçe teminatları dahilinde olmadığını ve talebin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; sigortalı tarafından doğru ihbar mükellefiyeti yerine getirilmediğinden ispat yükünün yer değiştirdiği ve davacının iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mal sigortası türünden olan kasko sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamı sırasında ve gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasındaki ihbar yükümlülükleri bakımından iyiniyet esasına dayalı sözleşme türlerindendir.Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre, gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.Diğer taraftan, kaza tarihinde yürürlükte bulunan TTK 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasa'nın 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan "teminat dışında kalan zararlardan" olması gerekmektedir. Keza, Kasko Sigortası Genel Şartları B.1.5. maddesine göre, sigortalı, sigortacının isteği üzerine rizikonun gerçekleşmesi nedenlerini ayrıntılı şekilde belirlemeye, zarar miktarı ile delilleri saptamaya ve rücu hakkının kullanılmasına yararlı bilgi ve belgelerin gecikmeksizin sigortacıya vermekle yükümlüdür.Görüldüğü gibi, ihbar yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesinin müeyyidesi genel şartlarda düzenlenmediği gibi, bu husus rizikonun teminat dışında kaldığı haller arasında da sayılmamıştır. Bu halde, konunun TTK'nin 1290 ve 1292/son madde hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre, sigorta ettiren kimse kasten ihbarda bulunmamış ise, sigorta haklarını zayi edeceği, kusurunun bulunması halinde ağırlığına göre sigortacının ödemekle yükümlü olduğunun kabulü gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sigortalı rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde, sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki, teminat içinde kalmış gibi ihbar edildiği sigortacı tarafından somut delillerle kanıtlanılırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, taraflar arasındaki uyuşmazlık, sigortalı aracın sürücüsünün kim olduğu, olay anında alkollü veya sürücü belgesiz olup olmadığı dolayısıyla hasarın teminat dışı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Somut olaya bakıldığında, kaza tespit tutanağına göre olay yerini terk ettiğinden araç sürücüsü tespit edilememiş-tir. Araç sürücüsü olduğunu iddia eden G. A. kazadan sonra Dikmen Polis Merkezi'ne giderek kazayı kendisinin yaptığını beyan etmiştir. Ayrıca dosya kapsamında yer alan kaza tespit tutanağı ve ekspertiz raporuna göre kazanın oluşumu, yeri, zamanı ve hasara ilişkin her hangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Mahkemece ispat yükünün sigortalıya geçtiği yönünde değerlendirme yapılmış ise de yapılan araştırma bu sonuca varmaya yeterli nitelikte değildir. Yukarıda da açıklandığı üzere ihbarın doğru olmadığı sigortacı tarafından somut delillerle kanıtlanılırsa, ispat külfeti yer değiştirip sigortalıya geçer. Her ne kadar davalı sigortacı tarafından aracın kim tarafından kullanıldığının bilinmediği ve sürücünün alkollü olup olmadığının belirlenemediği gerekçesiyle gerçeğe uygun ihbar yapılmadığı iddia edilmiş ise de; soyut olan bu iddiaları destekleyen somut deliller ispat yükü kendisinde olan davalı sigorta şirketi tarafından ibraz edilip iddia ispat edilememiştir. Davacı sigortalının ihbar yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemiş olması sigorta şirketinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Mahkemece rizikonun teminat dahilinde olduğu kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı M.. A.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 23.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.