MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacı vekili, dava dışı borçlu ...’ün alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı üç taşınmazı 26.4.2011 tarihinde davalı ...’ya,onun da 8.5.2012 tarihinde dava dışı ...’ya, onun da 27.6.2012 tarihinde dava dışı borçlunun kızı ...’e sattığını belirterek dava dışı borçlu ile davalı ... arasındaki 26.4.2011 tarihli tasarrufların iptaline, davalı ... dava konusu taşınmazları elden çıkardığından nakten tazminatla sorumlu tutulmasına,dava konusu taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz konulmasına,davalı ... adına kayıtlı olması halinde ... 69 ada 9 parselde kayıtlı taşınmaz üzerine ;adına kayıtlı olmaması halinde adına kayıtlı tespit edilen diğer taşınır ve taşınmaz mal varlığına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 27.4.2016 tarihli kararla davanın tazminat davası olması, ihtiyati tedbir talep edilen taşınmazın dava konusu uyuşmazlığının konusu olmaması sebebiyle davacının ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiği,davacının tazminat davası için tasarrufa konu yer için ihtiyati haciz yönünden talebini ise HMK’nun 194 maddesinin amir hükmü gereğince somutlaştıramadığı, davacı tarafından anılan taşınmazın dava dışı ... ‘e satıldığının belirtildiği var olan delil durumuna göre inceleme yapılması gerektiğinden davacının ihtiyati haciz talebinin İİK’nun 257.maddesi, ihtiyati tedbir kararının HMK’nun 389 maddesi gereğince reddine karar verilmiş; 27.4.2016 tarihli ara karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir.Tasarrufun iptali davalarında İİK 281/II fıkrası hükmüne göre hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez. Somut olayda dava konusu üç taşınmaz dava dışı borçlu ... tarafından 26.4.2011 tarihinde davalı ...’ya,onun tarafından 8.5.2012 tarihinde dava dışı ...’ya, onun tarafından da 27.6.2012 tarihinde dava dışı borçlunun kızı ...’e satılmış;davacı tarafından eldeki dava davalı 3.kişi ...’ya karşı İİK’nun 283/II maddesi gereğince nakten tazminat davası olarak açılmıştır.Dava konusu taşınmazlar dava dışı 5.kişi elinde olunduğundan anılan taşınmazlarla ilgili olarak İİK’nun 281/II-1 maddesi gereğince ihtiyati haciz ve ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı verilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte,dava 3.kişi aleyhine tazminat davası olarak açıldığından ve kabulü halinde hükmedilecek tazminatın tahsiline yönelik olarak davalı 3.kişi adına kayıtlı olması halinde .... 69 ada 9 parselde kayıtlı taşınmaz ile adına kayıtlı olmaması halinde adı geçen davalı adına kayıtlı tespit edilecek diğer taşınır ve taşınmaz mallarına İİK’nun 281/II-3 cümle gereğince uygun görülecek teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken dosya kapsamı ve mevcut yasal düzenlemeye aykırı olarak hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.İİK’nun 282 maddesi gereğince borçlu ile lehine tasarrufta bulunduğu 3.kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve davanın hem borçlu hem de lehine tasarrufta bulunduğu 3.kişi aleyhine birlikte açılması gerektiğinde dosyanın tensip aşamasında olması nedeniyle taraf teşkilinin sağlanmasına yönelik olarak dava dışı borçlu ...’e dava dilekçesi ve yapılacak duruşma gün ve saatine belirtir davetiye çıkarılması taraf teşkilinin sağlanması hususunda göz ardı edilmemesi de gerekmektedir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 29.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.