Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12005 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14862 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R-Davacılar vekili, 17/10/2006 tarihinde davalı ..., davalı ...’ye ait araçla davacı motosiklet sürücüsüne çarptığını, kaza sonucunda davacının ağır yaralandığını belirletek 100,00 TL'si ulaşım, 100,00 TL'si ilaç, 1.000,00 TL'si geçici işgörmezlik, 4.500,00 TL'si sürekli işgörmezlik, 300,00 TL'si sağlık gideri olmak üzere toplam 6.000 maddi tazminat ile 20.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiştir.Davalı ... ve İstek vekili, tedavi masraflarının karşıladıkları ve manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davacı vekilinin açmış bulunduğu davanın kısmen kabulü ile 2.500 TL manevi tazminatın 17.10.2006 tarihinden itibaren değişken oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ve belirlenen gider avansının verilen iki haftalık kesin süre geçtikten sonra yatırıldığından maddi tazminata ilişkin taleplerin, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, ve özellikle düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen maluliyet oranının hükme esas alınmasında, ayrıca manevi tazminatın takdirinde B.K.nun 47. maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2- Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat ve manevi tazminat istemine ilişkindir.6100 sayılı HMK'nun 120/2. maddesinde gider avansının yatırılması için mahkemenin davacıya iki haftalık kesin süre vermesi ve 115/2. maddesi uyarınca dava şartı olan gider avansının yatırılmaması halinde, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedileceği düzenlenmiştir.HMK’nun 324. maddesine göre ise, “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır”.Bu durumda; mahkemece gider avansı kabul edilerek, değerlendirme yapılan keşif giderinin, dava şartı olan gider avansı mı, yoksa delil avansı mı olduğu irdelenmelidir.03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, delil avansının ise, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği vurgulanmıştır.Gider avansının içinde delil avansı için gerekli giderler de gösterilmiş olduğundan, Yönetmeliğin 45. maddesinin 1. fıkrası ile 4 ve 5 fıkraları uyumlu değildir. Bu durumda, Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili maddelerine göre yorum yapılmalıdır.HMK’nın gider avansına ilişkin 120. maddesi ile delil avansına ilişkin 324. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; gider avansının yatırılmamasının ve delil avansının yatırılmamasının farklı hukuki sonuçlara bağlandığı dikkate alındığında; gider avansının tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderleri kapsayacak şekilde yorumlanmasına olanak yoktur. Bu durumda; dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderlerini ifade ettiği kabul edilmelidir.Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçildiğinin kabulü ile dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ihtar edilmesi gerekir.11.03.2014 tarihli ara kararı ile bilirkişiye emek ve mesaisine karşılık 350,00 TL ücretin ve sair giderler için 50,00 TL ücretinin tamamını gider avansı kabul ederek, bu giderlerin yatırılması için iki haftalık kesin süre verilmiş, yatırılmadığında ise, davanın usul yönünden reddedileceği ihtar edilmiştir. Mahkemenin ara karar kurduğu tarih olan 11.03.2014 tarih itibari ile mahkeme veznesinde 311,85 TL avans bulunduğu, 400 TL olarak belirlenen avanstan 311,85 TL mahsup edilerek bakiye 88,15 TL avansın tamamlanması yönünde ara karar kurulması gerekirken yazılı şekilde 400 TL avans istenmesi doğru olmadığı gibi, bilirkişi ücreti delil avansı olduğu halde bunu da gider avansı kabul etmek suretiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi, doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 28/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.