Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1180 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 5157 - Esas Yıl 2007





Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı vekili, davalı Necip'in maliki, Ahmet'in sürücüsü olduğu aracın müvekkiline ait işyerine çarpması sonucu meydana gelen hasar bedeli 5.574.00 YTL ile işyerinin tamir ve onarım nedeniyle 2 ay süreyle kapalı kaldığından 1.500 YTL gelir kaybı ve kapalı olduğu dönemde işyeri çalışanlarına ödenen maaş ve sigorta primleri olan 1.500.000 YTL'nin olay tarihinden işleyecek en yüksek faiziyle davalılardan müştereken ve müte-selsilen tahsilini talep etmiştir. Davalı Necip vekili, olay tarihinde davacının işyeri sahibi olup olmadığının araştırılarak, değilse davanın husumet nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, Asliye Ceza Mahkemesinin 2002/3447-2005/297 sayılı dosyasında davalı sürücünün beraatine karar verildiğini, hasar miktarının ve talep edilen gelir kaybı ile çalışanlara yapıldığı belirtilen ödemelerin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı Ahmet, duruşmalara katılmadığı gibi davaya yazılı olarak da cevap vermemiştir. Mahkemece, davalı Necip yönünden zamanaşımı nedeniyle, davalı Ahmet yönünden ispat edilememesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Davalı Necip hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmişse de bu karar dosya içeriğine uygun düşmemektedir. 2918 sayılı KTK'nın 109/2. maddesinde dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörürse, bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, yaralamalı motorlu araç kazası meydana gelmiştir. Uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için ceza davasının açılması ya da davanın mahkumiyetle sonuçlanması şart değildir. Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya ilişkin suçlarda uygulanan 5 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmamıştır. Bu durumda davalı Necip yönünden de işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir. 2- Davalı Ahmet hakkındaki davanın dosyada zararı ispatlamaya yönelik yeterli delil bulunmadığından reddine karar verilmesi de dosya içeriğine uygun değildir. Dosyada zararla ilgili olarak eksper raporu, görgü tespit tutanağı bulunduğu gibi, davacı tanık listesi de mevcuttur. Kaldı ki, bunlar olmasa dahi Borçlar Kanunu'nun 42. maddesinde hakimin hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin edeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemece davacının vergi levhası da getirilerek, delillerinin toplanması, davacı tanıklarının usulen dinlenmesinden sonra, eksper raporu, görgü tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre konusunda uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan davacının işyerinde meydana gelen hasarla ilgili rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir. Sonuç: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı Saniye'ye geri verilmesine 11.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.