MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta Şirketi vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R-Asıl davada, davacı vekili; davalıların sürücüsü, trafik sigortacısı ve maliki olduğu yolcu otobüsünde yolcu olarak bulunan davacının, sürücünün kusurlu hareketiyle düşüp ağır biçimde yaralandığını, yatalak hale gelen davacının bakıma muhtaç duruma düştüğünü, davacının sakat kalma ihtimali bulunduğunu, halen tedavisi devam eden davacının tedavi gideri yapmak zorunda kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL. maddi tazminatın, aylık 500,00 TL. bakıcı giderinin, 50.000,00 TL. manevi tazminatın, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.Birleşen davada, davacı vekili, asıl davaya konu kazayı yapan otobüsün işleteni olduğu tespit olunan davalının da davacının maddi manevi zararlarından sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL. maddi tazminatın, aylık 500,00 TL. bakıcı giderinin, 50.000,00 TL. manevi tazminatın, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 18.03.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle, toplam maddi tazminat taleplerini 97.631,53 TL'ye yükseltmiştir.Davalı ... vekili, kazada sürücülerinin kusuru bulunmadığını, davacıda ki yaralanmaların kaza ile illiyetinin saptanması gerektiğini, bakıcı gideri talebinin yersiz olduğunu, tedavi giderlerinden ...'nın sorumlu olduğunu, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı sigorta şirketi vekili, poliçe limitiyle sınırlı olarak ve sigortalılarının kusuru oranındaki gerçek maddi zarardan sorumlu olduklarını, manevi tazminatın poliçe teminatı kapsamında olmadığını, davalı sürücünün kazada kusuru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı ... vekili, kazaya karışan otobüsün, ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan ... tarafından çalıştırıldığını ve kendilerine husumet düşmeyeceğini, davacının kazada asli kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ... vekili, kazada davacının asli kusurlu olduğunu, istenen tazminatların fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; asıl davada, davalı ... Belediyesi hakkında açılan davanın, müracaata bırakıldığı ve süresinde yenilenmediğinden açılmamış sayılmasına; asıl ve birleşen davada, davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 97.631,53 TL. maddi tazminatın, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, bakıcı gideri talebinin reddine, 40.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'tan tahsiline, davalı ... Anonim Türk Sigorta şirketi hakkındaki manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. 10.04.1992 Gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının ya da hükmün, gerekçe kısmında reddedildiği bildirilen bir talebin hüküm fıkrasında kabul edilmesinin çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK'nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK'nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK'nın 294-297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK'nın 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 22.04.2014 tarihli kısa kararda "davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 97.631,53 TL. maddi tazminatın, kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, bakıcı gideri talebinin reddine" denildiği halde, gerekçeli kararın gerekçe kısmında "davacının sürekli maluliyetten kaynaklanan maddi tazminat alacağının 90.965,64 TL, bakım giderlerinden kaynaklanan maddi tazminat alacağının 2.972,92-TL, tedavi ve tedavi ile ilişkili giderlerinden kaynaklanan maddi tazminat alacağının 1.443,75 TL. olup, toplam 97.631,53 TL. maddi tazminat alacağının olduğu, bu maddi tazminat alacağından davalılar ... Anonim Türk Sigorta A.Ş, ..., ...'nün sorumlu oldukları" denildiği görülmektedir. Yani kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, davacının bakım giderine ilişkin talebinin reddedildiği ifadesine yer verildiği halde; gerekçeli kararın gerekçe kısmında, hesaplanan maddi tazminata bakım giderinin de eklenmesi suretiyle bu bedelden de davalıların sorumlu olduğu ifadesine yer verildiği görülmektedir. Böylelikle, davalıların sorumlu oldukları maddi tazminat miktarı konusunda kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığı görülmektedir. Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, gerekçeli kararın gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir. 2-Bozma ilamının kapsam ve şekline göre; davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta Şirketi vekilinin, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekili ve davalı ... Anonim Türk Sigorta Şirketi vekilinin, sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ... ve davalı ... Anonim Türk Sigorta Şirketi'ne geri verilmesine 19.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.