Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11439 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 22287 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, dava dışı ....'den olan alacağını icra takibi yolu ile alamadığını, .... İcra Müdürlüğü'nün 2009/ 8665 E. sayılı dosyadan dava dışı borçlu .... aleyhine geçici aciz belgesi özelliği olan haciz zaptı alındığını, ....'in adına kayıtlı gayrimenkulü rayiç değeri 200.000 TL olmasına rağmen ihtiyati hacizli olarak 34.000 TL'e sattığını, bahsi geçen gayrimenkulde halen dava dışı borçlu ....'in oturmaya devam ettiğini, davalının, dava dışı ... ile aralarında akrabalık ilişkisi olduğu belirtilerek, Davalıya yapılan gayrimenkul satışının muvazaalı olması sebebi ile muvazalı satış işlemin iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili; davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Mahkemece iddia, savunma toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; İ.İ.K gereğince geçici aciz belgesiyle alacaklının tasarrufun iptali davası açma hakkı olduğu, ancak kesin aciz belgesinin mahkemeye ibraz edilmeden tasarrufun iptaline karar verilemeyeceği, mahkemece davacıya kesin aciz belgesi sunması için süre verildiği, icra dairesi tarafından kesin aciz belgesi verilmesi talebinin reddedildiği, tasarrufun iptali davalarında özel dava şartı olan kesin aciz belgesinin davacının dosyaya sunamadığı belirtilerek davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.Dava dosyası kapsamından kati aciz belgesi bulunmadığı anlaşılmakla birlikte 2009/ 8665 E. sayılı dosyadan borçlunun tebligat adresindeki evine gidildiği, 11.02.2010 tarihli geçici aciz belgesi özelliği taşıyan haciz tutanağından borçlunun borcunu ödemeden aciz halinde olduğu, borcu karşılamaya yetecek mal varlığının olmadığının tutanak ile tespit edildiği, 11.02.2010 tarihli haciz tutanağının İİK'nun 105 maddesi gereğince geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu mahkemenin de kabullünde olduğu tespit edilmiştir. Aciz belgesinin dava açılmadan dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağı vardır.Diğer yandan İİK.282 madde hükmüne göre Borçlu ve onunla hukuki muamelede bulunan 3.kişi arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan her ikisininde davalı olarak gösterilmesi gerekir. Davacı tarafça borçlunun davaya dahil edilmesi ve taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 12.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.