Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1118 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 12011 - Esas Yıl 2011





ÖZET: İFLASTA İSTİHKAK İDDİASI, İDDİAYA KONU MALIN SA­TIŞINDAN ELDE EDİLEN BEDELİN PAYLAŞTIRILMASI SONUÇLANINCAYA KA­DAR İLERİ SÜRÜLEBİLİR.DAVAYA KONU ARAÇ SATIŞI HER NE KADAR İFLASIN AÇILMASINDAN ÖNCE YAPILMIŞSA DA; BORCA BATIK OLMA BİLDİRİMİNDE BULUNUL­DUKTAN, HATTA TEDBİR KARARININ ALINMASINDAN SONRA GERÇEKLEŞ­TİRİLMİŞ BİR HUKUKİ TASARRUF NİTELİĞİNDE OLUP, SATIN ALAN ÜÇÜNCÜ KİŞİ DE DAVALI İLE AYNI ALANDA FAALİYET GÖSTERDİĞİNDEN, DAVALININ İÇİNDE BULUNDUĞU MALİ DURUMU DA BİLEBİLECEK DURUMDA OL­DUĞUNDAN, BU DURUMUN BORÇLUNUN MAL VARLIĞINI EKSİLTMEYE YÖ­NELİK BİR DAVRANIŞ OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ MÜMKÜNDÜR.İFLASIN AÇILMASINDAN ÖNCE YAPILAN ARAÇ SATIŞININ BORÇLU VE ÜÇÜNCÜ KİŞİ TARAFINDAN ALACAKLILARDAN MAL KAÇIRMAK İÇİN DA­NIŞIKLI OLARAK YAPILIP YAPILMADIĞININ DEĞERLENDİRİLEBİLMESİ İÇİN, ÖNCELİKLE SATIŞ BEDELİNİN ÖDENİP ÖDENMEDİĞİ, İSTİHKAK İDDİA­SINDAN ÖNCE DEFTERE KAYDI YAPILARAK İFLAS MASASINA AKTARILIP AKTARILMADIĞI, YAPILAN TASARRUFUN ALACAKLILARIN MENFAATİNE OLUP OLMADIĞI BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ İLE TESPİT EDİLMELİDİR. ELDE EDİLEN PARA İFLAS MASASINA GİRMEMİŞSE, SATIŞIN İFLAS DAVASININ DEVAMI SIRASINDA ALACAKLILARDAN MAL KAÇIRMAK İÇİN DANIŞIKLI OLARAK YAPILDIĞININ, AKSİ HALDE DEFTERE KAYDI YAPILAN PARA ALACAKLILARA PAYLAŞTIRILACAĞINDAN MAL KAÇIRMA KASTININ BULUNMADIĞININ KA­BULÜ GEREKİR.Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı (üçüncü kişi) vekili, İstanbul İkinci İflas Müdürlüğü’nün 2009/2 sayılı dosyasında iflas masasına alınarak kıymet takdiri yapılan 2005 model 34 … 3172 plakalı iş makinesinin üçüncü kişi tarafından noterde yapılan sözleşme ile ve iflasın açılmasından önce 13.01.2009’da satın alındığını, iflastan önce satılan malların haczedilemeyeceğini belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı (iflas idaresi) vekili, takip borçlusu hakkında 08.07.2008 tarihli iflasın ertelenmesi talebi sonrasında verilen iflas kararı gereğince şirket mal varlığı üzerine tedbir konulduğunu, bu nedenle dava konusu iş makinesinin satışının yasaya uygun olmadığını, ayrıca iflas kararından 1 ay önce yapılan satışın alacaklılardan mal kaçırmaya yönelik olduğunun kabulü gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece toplanan delillere göre: “Dava konusu iş makinesinin borçlu hakkında iflasın açılmasına karar verilmesinden önce noterde yapılan sözleşme ile davacıya satıldığı ve mülkiyetin iflas masasına alınmasından önce üçüncü kişiye geçtiği, satış işleminin iptaline yönelik tasarrufun iptali davasının açıl­madığı” gerekçesi ile davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, üçüncü kişinin İİK’nın 228. vd. maddeleri uyarınca açtığı “is­tihkak” davası niteliğindedir.İcra ve İflas Kanunu’nun 219/1, 2. maddesinde: “Tasfiye adi şekilde yapılacak ise, iflas dairesi 208. maddeye göre vereceği karar tarihinden itibaren en geç on gün içerisinde keyfiyeti 166. maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan eder. Bu maddedeki sürelerin hesabında son ilan tarihi esas alınır.Alacaklılara ve istihkak iddiasında bulunanlara alacaklarını ve istih­kaklarını ilandan bir ay içinde kaydettirmeleri ve delillerinin (senetler ve defterler hulasaları vs. ) asıl veya musaddak suretlerini tevdi eylemeleri, (pek uzak yerlerde veya yabancı memleketlerde ikamet eden alacaklılar için müddet uzatılabilir.) ...” ve aynı Kanun’un 228/1, 2. maddesi ise: “Üçüncü şahıslar tarafından istihkak iddiasında bulunulan eşyanın kendilerine verilip verilmeyeceğini iflas idaresi kararlaştırır.İflas idaresi; istihkak iddiasını reddederse, üçüncü şahsa icra mah­kemesinde istihkak davası açması için yedi günlük bir mühlet tayin ve tebliğ eder. Bu mühleti geçiren üçüncü şahıs, masaya karşı istihkak iddiasından vazgeçmiş sayılır...” hükmünü öngörmüştür.Buna göre; iflas idaresi, tasfiyenin adi şekilde yapılmasına karar verip bunun İİK’nın 219. maddesi uyarınca ilanını kararlaştırırsa, yapılacak ilanda istihkak iddiasında bulunmak isteyenlere de ilandan itibaren bir ay içinde kanıtlarını sunarak istihkak iddialarını kaydettirmelerini bildirir. Bir aylık sürenin geçmesi ve ikinci alacaklılar toplantısının yapılmasından sonra masadaki mallar paraya çevrilir. Mal paraya çevrildiğinde ise istihkak iddiası, malın masaya giren bedeli için ileri sürülebilir. Dava değeri de satış bedeline dönüşür. Şu halde iflasta istihkak iddiası, iddiaya konu malın satışından elde edilen bedelin paylaştırılması sonuçlanıncaya kadar ileri sürülebilir. İflas idaresinin istihkak iddiasını reddetmesi üzerine verilen kararın tebliğinden sonraki 7 gün içinde de davanın açılması gerekir.Somut olayda iflas dosyasının tamamı getirtilmediğinden yukarıda de­ğinilen süreye yönelik dava şartlarının bulunup bulunmadığı ve dava değerinin ne olduğu denetlenememektedir.Davacı üçüncü kişi, iflas idaresince 18.03.2009’da kıymet takdiri yapılan iş makinesi ile ilgili 29.05.2009’da istihkak iddiasında bulunmuş, kıymet takdir işlemini ise 18.05.2009’da öğrendiğini belirtmiştir. İstihkak iddiasının reddi ile ilgili ikinci alacaklılar toplantısında verilen 09.04.2010 tarihli karar üçüncü kişiye tebliğe çıkartılmış, ancak, davetiye parçası olmadığından davanın teb­liğden sonraki 7 gün içinde açılıp açılmadığı saptanamamıştır.Diğer yandan 18.03.2009 tarihli kıymet takdir işleminden sonra dava konusu iş makinesinin satışının yapılıp yapılmadığı, dava açılmadan önce bedelinin alacaklılara paylaştırılıp paylaştırılmadığı da belirlenememektedir. Dava açılmadan bedel paylaştırması sonuçlanmışsa ya da dava red kararının tebliğinden sonraki 7 gün içinde açılmamışsa işin esasına girilmeden dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekecektir.Mahkemece belirtilen hususlar araştırılmadan işin esasına girilip karar verilmesi hatalı olmuştur.Bununla birlikte davalı şirket iflasın ertelenmesi talebi ile 08.07.2008’de dava açmıştır. Bu durum TTK’nın 546. maddesinin atıf yaptığı TTK’nın 324. maddesine göre borca batık olma bildirimi anlamına gelmektedir. Öte yandan, iflasın ertelenmesi davası devam ederken, borçlu şirketin menfaati kadar, bu şirketten alacaklı olanların menfaati de gözönüne alınarak 18.07.2008 tarihli tedbir kararı verilmiş, İİK’nın 179/b maddesi uyarınca iflasın ertelenmesi talebinde bulunan şirkete kayyım atanması, faaliyetlerinin devamı, aynı Kanun’un 206/1. maddesi gereğince de rehinli takipler hariç tüm icra ve iflas takiplerinde (bulunduğu aşamada) satış ve muhafaza işlemlerinin durdurul­ması öngörülmüştür. Yargılama sonucunda ise davanın reddi ile 18.02.2009 günü saat:14.20 itibarı ile iflasın açılmasına karar verilmiştir.Bu durumda dava konusu araç satışı her ne kadar iflasın açılmasından önce yapılmışsa da; iflasın ertelenmesi istemi ile ilgili davanın açılıp, borca batık olma bildiriminde bulunulduktan, üstelik 18.07.2008 tarihli tedbir ka­rarının da alınmasından sonra gerçekleştirilmiş bir hukuki tasarruf niteli­ğindedir. Bu nedenle de borçlunun mal varlığını eksiltmeye yönelik bir dav­ranış olarak değerlendirilmesi mümkündür. Üstelik satın alan üçüncü kişi de davalı ile aynı alanda faaliyet göstermektedir ve davalının içinde bulunduğu mali durumu da bilebilecek durumdadır.Öyleyse bu koşullarda iflasın açılmasından önce yapılan araç satışının borçlu ve üçüncü kişi tarafından alacaklılardan mal kaçırmak için danışıklı olarak yapılıp yapılmadığının değerlendirilebilmesi için, öncelikle satış bedelinin ödenip ödenmediği, istihkak iddiasından önce deftere kaydı yapılarak iflas masasına aktarılıp aktarılmadığı, sonucuna göre de yapılan tasarrufun ala­caklıların menfaatine olup olmadığı konularının bilirkişi incelemesi ile tespiti gerekir.Gerçekten elde edilen para iflas masasına girmemişse, satışın iflas davasının devamı sırasında alacaklılardan mal kaçırmak için danışıklı olarak yapıldığının, aksi halde ise (deftere kaydı yapılan para nihayetinde alacaklılara paylaştırılacağından) mal kaçırma kastının bulunmadığının kabulü gerekecek­tir.Mahkemece tüm bu hususlar dikkate alınmadan eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır.S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı alacaklıya geri verilmesine 06.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.