ÖZET: LİMİTED ŞİRKETLERDE ORTAĞIN KİŞİSEL ALACAKLISI, ÖNCELİKLE ORTAĞIN KİŞİSEL MALLARINA, BUNLAR YOKSA VEYA ALACAĞININ TAMAMINI TAHSİL EDEMEMİŞSE ORTAĞIN ŞİRKETTEKİ KÂR PAYINA BAŞVURABİLİR. LİMİTED ŞİRKETİN, ORTAKLARDAN AYRI VE BAĞIMSIZ TÜZEL KİŞİLİĞİ OLDUĞUNDAN, MALLARI, ALACAKLARI, HAKLARI ORTAKLARA DEĞİL ŞİRKET TÜZEL KİŞİLİĞİNE AİTTİR. ORTAKLARI DAHİ ŞİRKET MAL VARLIĞI ÜZERİNDE HAK İDDİA EDEMEYECEĞİNDEN ALACAKLILARININ DA BÖYLE BİR İDDİA İLE İŞLEM YAPABİLMELERİ MÜMKÜN DEĞİLDİR. ALACAKLI TARAFIN, ÖNCELİKLE İCRA TAKİBİNE KONU SENEDİN DAVACI ŞİRKETİ BORÇLANDIRAN BİR HUKUKİ İLİŞKİDEN KAYNAKLANDIĞINI, ALACAĞIN BORÇLUNUN ŞAHSİ BORCUNDAN KAYNAKLANMADIĞINI YA DA MAHCUZLARIN BORÇLUNUN KİŞİSEL MALLARI OLDUĞUNU KANITLAMASI GEREKİR.Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı (üçüncü kişi) vekili, Ankara Onbirinci İcra Müdürlüğü’nün 2010/14349 sayılı takip dosyasında yapılan 14.09.2010 günlü hacze konu menkullerin davacıya ait faturalı mallar olduğunu, borçlunun üçüncü kişi şirketin kurucu ortaklarından olduğunu ancak takibe dayanak borcun şirketle ilgisinin bulunmadığını, ortağın şahsi borcu nedeni ile şirket mal varlığına gidilemeyeceğini belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı (alacaklı) vekili, dava konusu haczin borçlu adresinde yapıldığını, çağrılmakla haciz mahalline gelen borçlunun mahcuzların kendisine ait olduğunu söylediğini, haciz adresindeki iki telefonun borçlu adına kayıtlı olduğunu tespit ettiklerini, sunulan delillerin istihkak iddiasını kanıtlamaya elverişli bulunmadığını belirterek davanın reddine ve tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Davalı (borçlu), usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmadığı gibi cevap da vermemiştir.Mahkemece toplanan delillere göre; “hacizde hazır bulunan üçüncü kişi çalışanın borçluya ait olmadığını belirttiği halde, sonradan haciz mahalline gelen borçlunun mahcuzların kendisine ait olduğunu söylediği, bu sırada davacı şirket yetkilisinin dahi hazır bulunmadığı, sunulan fatura ve vergi levhasının her zaman temini mümkün nitelikte olduğu, istihkak iddiasının kanıtlanamadığı” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, üçüncü kişinin İİK’nın 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.Davacı üçüncü kişi bir limited şirket, takip borçlusu da bu şirketin ortaklarından birisidir.İcra takip dosyasına konu borç bir bonoya dayanmaktadır ve davacı şirketin ortağı olan takip borçlusu tarafından düzenlenmiştir, ancak bu sırada üçüncü kişi şirketin faaliyet adresinden farklı bir yer gösterilmiştir. Diğer yandan senet metninden temeldeki hukuki ilişkinin anlaşılması da mümkün değildir.Dava konusu haciz davacı şirketin ticaret sicil kaydında geçen faaliyet adresinde yapılmıştır. Burada ödeme emri tebliğ edilmemiştir. Borçlunun hacze çağrılmakla geldiği davalı alacaklı tarafça kabul ve beyan edilmektedir.Somut olayda İİK’nın 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin üçüncü kişi yararına olduğunun kabulü gerekir. Buna göre ispat yükü altında olan alacaklı taraf, karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahiptir.Diğer yandan limited şirketlerde ortağın kişisel alacaklısı, öncelikle ortağın kişisel mallarına, bunlar yoksa veya alacağının tamamını tahsil edememişse ortağın şirketteki kâr payına başvurabilir. (TTK’nın 145, 191/1, 522. maddesi)Limited şirketin, ortaklardan ayrı ve bağımsız tüzel kişiliği olduğundan, malları, alacakları, hakları ortaklara değil şirket tüzel kişiliğine aittir. Ortakları dahi şirket mal varlığı üzerinde hak iddia edemeyeceğine göre, alacaklılarının da böyle bir iddia ile işlem yapabilmeleri mümkün değildir.Tüm bu koşullarda alacaklı tarafın, öncelikle icra takibine konu senedin davacı şirketi borçlandıran bir hukuki ilişkiden kaynaklandığını, başka bir deyişle alacağın borçlunun şahsi borcundan kaynaklanmadığını ya da mahcuzların borçlunun kişisel malları olduğunu kanıtlaması gerekirdi.Davalı alacaklı taraf bu yönde hiçbir delil sunamadığı gibi esasen bu yönde bir savunması da bulunmamaktadır.Öyleyse davanın kabulü ile haczin kaldırılması gerekirken oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı biçimde reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.S o n u ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı 3. kişiye geri verilmesine 06.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.