Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10939 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13806 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi -K A R A R-Davacılar vekili, davalının trafik sigortacısı olduğu aracı sevk ve idare eden davacıların oğlu ...'nin yaptığı tek taraflı kazada öldüğünü, davacıların ölenin desteğinden yoksun kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, her bir davacı için 5.000,00 TL'den toplam 10.000,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatının 12.09.2012 tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili, ...'nun 109. maddesinde öngörülen 2 yıllık sürede açılmayan davanın zamanaşımına uğradığını, davacılar murisinin kendi kusuruyla meydana gelen tek taraflı kazada öldüğünü ve davacıların tazminat talep edemeyeceğini, trafik sigortalı aracın maliki şirketin ortağı olan davacı ...'in tazminat talep hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacılar murisinin tek taraflı kazada öldüğü, ceza zamanaşımının uygulanamayacağı, ...'nun 109. maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, davalının zamanaşımı def'inde bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalı vekilinin cevap dilekçesini ıslah etmek suretiyle zamanaşımı itirazında bulunmuş olması nedeniyle zamanaşımı itirazının süresinde kabul edilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre; davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.2-Dava, davacılar murisinin ölümü nedeniyle 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 45. maddesi (6098 sayılı TBK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 2918 sayılı ... Trafik Kanunu'nun 109. maddesinde motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazmini için kaza gününden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, davanın cezayı gerektiren bir eylemden kaynaklanması durumunda Ceza Kanunu'nun öngördüğü ceza zamanaşımının (sürücü, işleten veya diğer sorumlular için fark gözetilmeksizin) uygulanacağı hükme bağlanmıştır.Ceza zamanaşımının uygulanması bakımından, sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturması yeterli olup, ayrıca fail hakkında mahkumiyet kararı ile sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı gerekmemektedir(HGK'nun 10.10.2001 gün 2001/19-652 E, 2001/705 K sayılı ilamı)-(HGK'nun 05.06.2015 gün 2014/17-2198 E, 2015/1495 K sayılı ilamı)(HGK'nun 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).Davaya konu edilen kazada, davacıların desteği olan oğulları ..., sürücüsü olduğu araçla yaptığı tek taraflı kazada ölmüştür.Yukarıda açıklandığı üzere, ...'nun 109/2. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması aranmamakta olup cezayı gerektiren fiilin varlığı yeterlidir. Bir kişinin ölümü ve iki kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan sözkonusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir ve davacı desteğinin vefat etmiş olması sonuca etkili değildir. Yasa koyucunun amacı...Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. ...'nun 109. maddesinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşullarının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır. Buna göre eylem için (TCK'nun 85/2) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK'nun 66/1-d maddesinde öngörülen zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu dikkate alındığında, dava tarihi olan 15.02.2013'te zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle, işin esasına girilerek tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA; peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 28/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.