Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 107 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 7659 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R- Davacı vekili; mülkiyeti dava dışı... Otomotiv San.ve Tic.A.Ş.'ye ait olan ... plaka sayılı aracın kasko filo poliçesi ile sigorta kapsamına alındığını, 22.05.2012 tarihinde sürücü ...'ın sevk ve idaresinde bulunan sigortalı aracın... Caddesi No:74 önünde... istikametine seyir halinde iken ön ilerisinde bulunan bir otonun sol şeritte bulunan davalı kurumun sorumluluğunda bulunan rögar kapağının üstünden geçtiği esnada kapağın yerinden çıkarak sigortalı aracın altına çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, olay sonrası düzenlenen trafik kazası tespit tutanağı ile de belirlendiği üzere hasarın ve kazanın meydana gelmesinde rögar kapağının bakım ve kontrolünden sorumlu bulunan davalı ...'nin tamamen kusurlu olduğunun tespit edildiğini, düzenlenen ekspertiz raporu doğrultusunda sigortalı araca hasarından dolayı 25.07.2012 tarihinde 2.326,19 TL ödendiğini, meydana gelen hasar ve kaza arasında davalının sorumluluğundan kaynaklanan illiyet bağının ve hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla 2.326,19 TL'nin ödeme tarihi olan 25.07.2012 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili; usül yönünden husumet itirazında bulunmuş, esas yönünden ise açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili idarenin kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığı gibi hizmet kusurundan da bahsedilemeyeceğini, talep edilen tazminat bedelinin fahiş olduğunu, meydana gelen hasar bedelinin sorumluluk ilkesi gereği davacı şirket tarafından karşılanmasının gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur..Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 2.228,40 TL alacağın 03.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya dair talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dava, kasko sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının, 6102 sayılı TTK'nın 1472. maddesine dayanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.6100 sayılı HMK'nın 2. maddesinde "dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir" düzenlemesine yer verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4/1. maddesinde "her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı" düzenlemesi; TTK'nın 16/2. maddesinde "kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseselerin dahi tacir sayılacakları" düzenlemesi benimsenmiştir.Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınmalıdır.Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında "sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur" ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.Somut olaya bakıldığında; davacı ...nin sigortalısı... Otomotiv San.ve Tic.A.Ş. tüzel kişi tacir olduğu gibi, davalı ... de faaliyetlerini özel hukuk hükümleri dahilinde yürüten ve TTK'nın 16/2. maddesi anlamında tacir sayılan tüzel kişidir. Bu durum karşısında, TTK'nun 3, 4, 5, 16/2 maddeleri ve 2560 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı ...'nin tacir, davacının iddia ettiği olayın ise haksız fiil niteliğinde olduğu, dava konusu kazanın tacirler arası haksız fiil niteliğinde olduğu, davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasının ticari dava olduğu gözetilerek; Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.2-)Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda 1-nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA, 2-nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 16.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.