Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10694 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8027 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Ankara 7. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/05/2013NUMARASI : 2012/646-2013/343Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:-K A R A R- Davacı vekili, davalının maliki ve sürücüsü olduğu araçla 18.07.2010 tarihinde davacıya ve kızına çarparak davacının kızının ölümüne ve davacının maluliyetine sebebiyet verdiğini belirterek davacının malul kalması nedeniyle 15.000 TL, desteği kızının ölümünden dolayı 15.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL manevi tazminatın olay tarihinde itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile davacının yaralanmasından dolayı 6.000 TL, davacının kızının ölümünden dolayı 6.000 TL olmak üzere toplam 12.000 TL'nin manevi tazminatın 18.07.2010 kaza tarihinden itibaren değişken oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı BK. md. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olayda, kazanın hemen sonrasında davacı Salih hakkında düzenlenen kesin raporda 29.08.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, Salih'ın kaza sırasındaki yaralanmasının iyileşme sürecinin 1 ay olduğunu ve Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü kapsamında maluliyet oluşturmayacağı belirtilmiştir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, takdir olunan her iki manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 15/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.