Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10516 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2058 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Edirne 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 04/10/2013NUMARASI : 2012/381-2013/467Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 13.10.2015 Salı günü davacı asıl Ö. K. geldi. Davalılardan gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı asil dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü. -K A R A R-Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı Mehmet hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığı ve hakkındaki takipleri sonuçsuz bırakmak için dava konusu taşınmazlarını diğer davalılar Ferudun ve Adem'e devrettiğinden, bu devirlere ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı Ferudun ve Adem vekili, satışların gerçek olduğunu, müvekkillerinin iyiniyetli olarak raiç bedelleri üzerinden satın aldığını, borçlunun piyasaya olan borçları nedeni ile dava konusu taşınmazı Ferudun'a satmak istemesi üzerine satışın gerçekleştiği, Adem'in de aldığı taşınmazı ilaveten vereceği para karşılığında borçlunun eşine ait taşınmazda bina yapılması için anlaştıklarını belirterek haksız açılan davanın reddini savunmuştur. Davalı borçlu vekili, satışların gerçek ve rayiç bedelleri üzerinden yapıldığını, ancak alacağın gerçek olmadığını müvekkilinin böyle bir borcunun olmadığını belirtmiştir.Mahkemece, dava konusu devirlerin borcun doğumundan sonra yapıldığı ve borçlu hakkında aciz belgesi alındığı, taşınmazların gerçek değerleri ile satış bedelleri arasında fark olmakla birlikte bedel farkının tek başına yeterli olmadığı, davalıların kötü niyetli ve borçlunun ızrar kastı ile hareket ettiklerini ispatlanmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık, İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.Borçlu ve üçüncü kişi arasındaki tasarrufa ilişkin olarak İİK'nın 278/III-2. maddesinde “kendi verdiği malın, akdin yapıldığı sıradaki değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitlerin” bağışlama hükmünde olduğundan iptali gerektiği belirtilmiştir. Böyle bir tasarruf söz konusu olduğunda iyi niyet koşulu aranmaksızın iptale tabi olacağı açıktır.Sadece dava konusu şey dördüncü kişiye devredilmiş ise bu halde bedel farkı yeterli olmayıp dördüncü kişinin borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bilip bilmediği önem kazanır.Somut olayda tasarruflar, borçlu ve üçüncü kişiler arasında gerçekleştiğinden anılan madde gereğince bedel farkı yeterli olup bağış niteliğindeki tasarufların iptali gerekir.Davalı Ferudun, Cumhuriyet Savcılığına verdiği 24.04.2012 tarihli ifadesinde borçluyu tanıdığını ve çifçilik ortaklığı yaptığını, alacaklı ile olan ilişkileri konusunda bilgi sahibi olduğunu belirtmiştir.Diğer Adem yönünden ise bu şahsa yapılan satışa rağmen borçlu ve hatta borçlunun oğlu olan alacaklı aynı bağımsız bölümlerde oturmaya devam etmiş, bir itirazda bulunmamıştır.Bu olgular, mahkeme kabulünün aksine davalı Ferudun ve Adem'in borçlunun durumunu bildikleri ve iyiniyetli olmadıklarını ortaya koymaktadır.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davacı alacaklının davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykıdır.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.