MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi -K A R A R-Davacılar vekili, müvekkillerinin oğlunun yolcusu olduğu bisiklete davalıya zorunlu trafik sigortalı aracın çarpması sonucu müvekkili küçüğün ağır şekilde yaralandığını ve malul kaldığını, müvekkilinin kusuru bulunmadığını, müvekkili 15 yaşında öğrenci olup günübirlik işlerde çalışmakta ve aylık 1.000 TL civarında gelir elde ettiğini, davada mevcut ve varsa muhtemel sorumlular açısından müşterek ve müteselsilen sorumluluğa dayanıldığını, tam kusura dayanılmadığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 20.03.2014 havale tarihli dilekçesiyle talebini 2.000 TL geçici işgöremezlik ve 8.000 TL sürekli işgöremezlik tazminatı talep ettiği şeklinde açıklamış, ıslah dilekçesiyle talebini sürekli işgöremezlik tazminatı bakımından 144.976,429 TL’ye yükseltmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacı her ne kadar bisiklette üçüncü kişi konumunda olduğunu ve kusurunun bulunmadığını iddia etse de, davalı şirkete sigortalı araç usulüne uygun şekilde karayolunda seyrederken, bisiklet sürücüsünün tedbirsiz ve dikkatsiz bir şekilde önüne çıktığını, tek kişilik bisiklete iki kişi binildiğini, davacının geliri ile ilgili iddiaların doğru olmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne, 109.045,01 TL maddi tazminatın 14.06.2011 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın (aşağıda (2) ve (3) no’lu bentlerde belirtilen hususlar dışında) hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davacılar vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir. Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresini, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu, tazminatın hesabında pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulünün gerektiği Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır.Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira asgari geçim indirimi ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasında esas ücrete dahil edilemez. Somut olayda mahkemece hükme esas alınan hukukçu bilirkişi raporunda 04.07.1996 doğum tarihli küçük davacının üretici konuma geçeceği 01.07.2014 tarihinden 09.01.2061 muhtemel ölüm tarihine kadar hesaplama yapılmış, hesaplamada asgari geçim indirimi dahil edilmiş asgari ücretin iki katı esas alınmış, aktif-pasif dönem ayrımı yapılmamıştır. Bu durumda yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı için aktif-pasif dönem ayrımı yapılarak, pasif dönem zararının, asgari geçim indirimi olmaksızın asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğinden, mahkemece aynı bilirkişiden bu yönde ek rapor alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.3-Mahkemece hükme esas alınan hukukçu bilirkişi raporunda .... Tablosu esas alınarak davacının muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi ile her yıl için ayrı ayrı %10 oranında artırım, %10 oranında indirim yapılmak suretiyle tazminat hesabı yapılmasına rağmen, davacı küçüğün maddi zararının olay tarihinden üç yıl sonra başlayacağı, üç yıl sonra başlayacak olan maddi zarar toplamını önceden alacağından hesaplanacak maddi zararın ayrıca üç yıl süreyle de %10 iskontoya tabi tutularak hesaplanması suretiyle yasal olmayan gerekçeyle peşin ödeme indirimi adı altında davacı küçük aleyhine tazminattan üç yıl için mükerrer indirim yapılması doğru olmayıp, mahkemece aynı bilirkişiden bu konuda da ek rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.350,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalıya geri verilmesine 15.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.