Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10448 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15847 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi -K A R A R-Davacı vekili, davacıya ait işyerinin davalı tarafından işyeri sigorta poliçesiyle sigortalandığını, işyerinden davacıya ait 48.125,00 TL'lik malın çalındığını, bu bedelin ödenmesi için davalıya başvuru yapıldığını, davalının 11.254,00 TL. ödeme yaptığını, gerçek zararın bakiyesi olan 36.871,00 TL'nin tahsili için davalı aleyhine başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini belirterek davalının haksız itirazının iptali ile % 40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacıya ait işyerini Geniş Kapsamlı İşyeri Sigorta Poliçesi ile sigortaladıklarını, hırsızlık rizikosu teminatının 51.700,00 TL. olduğunu, hırsızlık olayı nedeniyle oluşan gerçek zarar bedelinin davacıya icra takibinden önce ödendiğini ve sorumluluklarının son bulduğunu, çalındığı iddia olunan malın, hırsızlık olayında kullanılan minübüse sığmasının fiziken imkansız olduğunu, davacının gerçek zarar bedelini aşan talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile ... 5. İcra Müdürlüğü'nün 2010/6262 sayılı dosyasında, davalının itirazının iptali ile 36.871,00 TL. asıl alacak ve 49,00 TL. işlemiş faiz üzerinden takibin devamına, fazla isteğin reddine, koşulları oluşmadığından davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, işyeri sigorta poliçesinden doğan tazminatın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Davacı taraf, hırsızlık rizikosunu da kapsayacak biçimde yapılan işyeri sigorta poliçesine dayanarak tazminat isteminde bulunmuş; mahkeme tarafından ise, poliçede yer alan hırsızlık klozunda, hırsızlık rizikosu gerçekleştiğinde hasar tespitinin, sigortalının stok kayıtları esas alınarak yapılacağı düzenlemesinin bulunduğu, alınan rapor gereği davacı işyerinin stoğunda 92.258,35 TL'lik mal bulunduğu ve davacının bu bedeli dahi talep edebilecekken gerçek hasar bedeli olan 48.125,00 TL'yi talep ettiği, talebinin yerinde olduğu gerekçesiyle, dava hükme bağlanmıştır.Davacıya ait işyerinde 19.08.2010 tarihinde gerçekleşen hırsızlık olayından hemen sonra başlatılan ceza soruşturması kapsamında, davacı şirket yetkilisinin, işyerindeki mallardan 300 teneke yağın çalındığını; davalı sigortacı tarafından hasar tespiti için görevlendirilen ekspere ise 877 teneke yağın çalındığını beyan ettiği görülmektedir. Bu yönüyle, davacı tarafın hasar miktarının belirlenmesine yönelik beyanları çelişkili olduğundan, işyerine ait defter ve belgeler esas alınarak hasarın tespiti gerekmektedir. Mahkeme tarafından, bu tespitin sağlanabilmesi için, davacı şirketin ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmış, inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ile de, davacının ticari defterlerinin kapanış tasdikinin olmadığı, usulüne uygun tutulmadığı, stok kayıtlarının düzgün tutulmadığı, faturasız alım satımlar olduğu ve defterlerin gerçek durumu yansıtmadığı açık biçimde tespit edilmiştir. Bu durum karşısında, usulüne uygun tutulmayan ve bu nedenle davacı lehine delil olma niteliği taşımayan ticari defterler gereği, davacının stoğunda 92.258,35 TL'lik mal bulunduğuna yönelik mahkeme kabulü yerinde olmadığı gibi, sırf bu bedelin daha altındaki bir bedeli talep eden davacının talebinin, gerçek hasar miktarını yansıttığının peşinen kabulü de yerinde değildir.Davalı sigortacı, tüm yargılama boyunca, davacıya ait işyerinden yapılan hırsızlığa ilişkin çevre kamera kayıtlarına göre, panelvan tarzı minübüsle tek seferde yapılmış bir hırsızlık olayı olduğu, kullanılan aracın kapasitesine göre tek seferde taşınabilecek mal miktarının belli olduğu ve bedelinin davacıya ödendiği şeklinde savunma yapmıştır. Davalının savunmasına dayanak yaptığı, davacı şirket yetkililerinin tek seferde hırsızlık yapıldığını çevre kamera kayıtlarını inceleyerek tespit ettiklerine ilişkin beyanlarının bulunduğu tutanağa dosya kapsamında rastlanılmamıştır. Bununla birlikte, davacı tarafın bu savunmanın aksine bir iddiası da bulunmamaktadır. Mahkemenin benimsediği bilirkişi raporunda, hırsızlık olayında kullanılan minübüsün kapasitesi konusunda teknik incelemeler yapılmış ve veriler ortaya konulmuş olmasına rağmen; aracın tek seferde taşıyacağı malların bedelinin ne olacağı konusunda bir belirleme yapılmadığı, sadece davalı sigortacının ödediği bedel ile zararın karşılandığı yönünde görüş bildirildiği görülmektedir.Bu durumda mahkemece, davacıya ait işyerinden yapılan hırsızlığa ilişkin çevre işyeri kamera kayıtlarının temin edilmesi, bu kayıtlara göre tek seferde hırsızlık yapıldığını kabule yönelik davacı beyanını içerir tutanak bulunup bulunmadığının belirlenmesi, hırsızlığın tek seferde taşımayla yapıldığı tespit edildiği takdirde; konusunda uzman bilirkişi heyetinden, olayda kullanılan minübüsün tek seferde taşıyabileceği malların yük ağırlığının ve malların parasal değerinin ne olacağı konularında, önceki raporları da irdeleyen, denetime açık, gerekçeli, ayrıntılı bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve kabul ile eksik bilirkişi raporuna göre hüküm tesisi doğru görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 14/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.