Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10238 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 19318 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi -K A R A R-Davacı vekili, dava dışı ...’ın aleyhine açılan boşanma nafaka ve tazminat davası sonucu hükmedilmesi muhtemel tazminatların tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 5.4.2012 tarihinde davalı ...’a sattığını, taşınmaz üzerindeki dükkanın halen borçlu tarafından kullanıldığını belirterek muvazaalı satış işleminin iptali ile tapunun eski malik ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ..., dava konusu dükkanı malları ile birlikte 31.5.2008 tarihinde dava dışı...’nin borçlarını ödeyerek aldığını, İlhami’nin 1.6.2008’den beri işçi olarak yanında çalıştığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece iddia,savunma toplanan delillere göre dava dışı eşin evlilik birliği içinde alınan dava konusu taşınmazı rayiç değerin çok altında bir bedelle ve aleyhine açılan boşanma davasından bir gün önce yakın arkadaşına devrettiği, ancak taşınmaz üzerindeki dükkanda çalışmaya devam ettiği, devretmeye gerektirecek herhangibir ekonomik sıkıntısı veya başka bir sebep tespit edilemediği, dava dışı İlhami’nin taşınmazı güvendiği bir kişiye devir etme amacını taşıdığı, 31.5.2008 tarihli devrin davalı tarafından resmi belge ile ispatlanamadığı, dava dışı eşin ...’dan emekli olabilmek ve fazla maaş almak amacıyla işyerini göstermelik devrettiği, davalının dava dışı eşin borçlarının tamamını ödediğini ispatlayamadığından davanın kabulüne dava konusu davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile eski malik ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava TBK’nun 19 maddesi gereğince muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Ancak 3.kişinin danışıklı işlem ile haklarının zarar uğratıldığının benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan alacaklı olması ve danışıklı işlemin alacağının ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış bulunması gerekir.Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır.Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir. Somut olayda davacı, dava dışı ...’ın aleyhine açılan boşanma nafaka ve tazminat davası sonucu hükmedilmesi muhtemel tazminatların tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 5.4.2012 tarihinde davalı ...’a sattığını belirterek tapunun iptali ile dava dışı ... adına tescilini talep etmiş; Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı ...’ın ödediği bedelle ilgili dava dışı ...’a rücu hakkı olduğundan İİK’nun 282 maddesinin kıyasen uygulanarak borçlu ...’ın davaya dahil edilmesi dava dilekçesi ile duruşma gününü belirtir davetiye tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, bildireceği delillerin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan kurulan hüküm isabetli görülmemiştir. Kabule göre de, eldeki dava nafaka ve tazminat alacağının tahsiline yönelik olarak açıldığından ve davacı lehine ... 2 .Aile Mahkemesinin 9.4.2014 tarihinde kesinleşen ilamı gereğince 500 TL nafaka, 25.000 TL tazminata hükmedildiğinden davacının anılan nafaka ve tazminat alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekirken dava konusu davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile eski malik ... adına tapuya tesciline karar verilmesi de doğru görülmemiştir. Karar ilam harcı ile vekalet ücretinin dava düşük olan alacak miktarı üzerinden hesaplanıp alınması gerekirken daha yüksek olan tasarruf değeri üzerinden hesaplama yapılması ve tahsiline karar verilmesi de doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazların şimdilik incelenmesine yerolmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'a geri verilmesine 8.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.